26 Nisan 2015 Pazar

Zeka Geriliği Belirtileri,Nedenleri ve Tedavisi

bebeklerde zeka geriliği belirtileri nedenleri tedavisiZeka geriliği nedir? Zeka geriliği, çocuğun içinde bulunduğu gelişim düzeyi ile bilişsel fonksiyonların örtüşmemesidir. Mantıklı plân yapma, problem çözme, soyut düşünme, karmaşık düşünceleri anlama, hızlı öğrenme ve deneyimlerden yararlanma yetenekleri çocuğun gelişim düzeyiyle paralellik göstermez. Zekâ; testlerden elde edilen zekâ bölümü (ZB) puanları ile gösterilir, bireyin ZB test puanının yaklaşık 70 ya da altında olması durumunda zekâ geriliğinden söz edilebilmektedir. ZB puanı, bireyin zekâ geriliğini belirlemede önemli bir ölçüttür. Ancak tek ölçüt değildir. Aynı zamanda bireyin uyumsal davranışlarındaki durumuna da bakmak gerekir. Zeka geriliği; bir çok farklı nedenden dolayı ortaya çıkmaktadır. Doğum öncesinde hamile annenin rubella, frengi gibi ateşli ve bulaşıcı hastalıklar geçirmesi, annenin yeterli ve dengeli beslenememesi gibi nedenlerden kaynaklanabildiği gibi doğum sırasında; bebeğin yeterli oksijen alamaması vb. bir çok nedenden kaynaklanabilir. Zeka geriliğinin tıbbi bir tedavisi yoktur ve yaşam boyu süren bir durumdur.

Zaman zaman verilen ilaçlar zeka geriliğinin tedavisi için değil, epilepsi, hiperaktivite dikkat dağınıklığı, davranış sorunları nedeniyle aktivitenin azaltılması vb. eşlik eden problemler için verilmektedir. Ayrıca, bu konuda tedavi niteliği olmayan bazı faaliyetler sanki tıbbi tedavi gibi sunularak, ailelerin çaresizliğinden faydalanılmakta ve maddi açıdan ciddi bir şekilde sömürülmektedir. Zeka geriliğinin belirtileri, nedenleri ve tedavisi hakkında daha kapsamlı bilgi için yazının devamını okumanızı öneriyoruz.

Zeka geriliğinin nedenleri nelerdir?

Zeka geriliği; bir çok farklı nedenden dolayı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenler: Doğum öncesi nedenler, Doğum anına bağlı nedenler, Doğum sonrası nedenler olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.

Anne karnındaki bebeğin zeka gelişimi etkileyen nedenler nelerdir?

Doğum öncesinde hamile annenin rubella, frengi gibi ateşli ve bulaşıcı hastalıklar geçirmesi, annenin yeterli ve dengeli beslenememesi, annenin alkol ve sigara kullanması, madde bağımlısı olması, annenin aşırı stresli ve ağır çalışma şartları, yeterli dinlenememesi, röntgen ışınlarına maruz kalması, annenin çocuk düşürmek için aldığı ilaçlar ve yaptığı başarısız uygulamalar, gebelik kansızlığı, gebelik zehirlenmeleri anne karnında henüz gelişmekte olan bebeğin beyninde çeşitli bozukluklara neden olmaktadır. Anne karnındaki bebeğin kafatasının gelişiminde meydana gelen anormallikler de zekâ geriliğine neden olmaktadır. Kafatasının gelişiminde meydana gelen anormallikler içerisinde en sık görülenleri hidrosefali ve mikrosefalidir.
Hidrosefali: Kafanın bedene oranla aşırı büyük olmasıdır.
Mikrosefali: Kafanın bedene oranla aşırı küçük olmasıdır. Kromozom anormallikleri içerisinde en çok rastlanılan ise down sendromudur. Down sendromlulara,   bazı fiziksel özelliklerinin mongolları andırması   nedeniyle “mongoloid” de denilmektedir.
Down sendromu; kromozom fazlalığından oluşan bir durumdur. Bu hastalarda, 21. kromozom çiftinde 2 yerine 3 kromozom bulunmaktadır. Dolayısıyla 46 kromozom yerine 47 kromozoma sahiptirler. Bu nedenle de tüm down sendromlu çocuklar birbirlerine benzemektedirler. Bunların dışında kan uyuşmazlığı da zekâ geriliğine yol açabilen bir durumdur.
Kan uyuşmazlığı; Rh negatif kan gruplu anne ile Rh pozitif kan gruplu babanın evlenmeleri sonucu; anne karnında oluşan bebeğin kan gurubunun Rh pozitif olması durumudur. Bu durumda annenin kan dolaşımına bağlı bulunan ve bu yolla beslenmekte olan bebeğin kanı ile annenin kanı uyuşmazlık göstermekte; bu da bebeğin beyninde çeşitli bozukluklara yol açabilmektedir.
Son olarak da yakın akraba evlilikleri, soya çekim faktörleri, annenin 18 yaşından küçük, 35 yaşından büyük olması ve babanın çok yaşlı olması gibi etkenler de zihinsel yetersizliklere yol açmaktadır.

Doğum anına bağlı zeka geriliği nedenleri

Doğumun yetersiz ve güç şartlarda gerçekleşmesi; 37 haftadan erken, 42 haftadan uzun süren gebelikler; zor ve operasyonlu gerçekleşen doğumlar; bebeğin doğum sırasında düşme ve çarpmalar sonucu fiziksel zarar görmesi; küveze konulan bebeklere küvez içi ışık ve oksijen fazla verilmesi; doğum anı anoksiya gibi çocuğun hem gelişimini hem de mevcut kapasite ve donanımını olumsuz etkileyecek etkenler, çeşitli zihinsel geriliklere yol açabilmektedir.
Doğum anı anoksiya; doğum süreci sırasında, bebeğin yeterli oksijen alamaması durumudur. Bu durum birçok nedenle ortaya çıkabilir. Bu nedenler arasında; göbek bağının bebeğin boynuna dolanmasını, anormal ve uzamış doğumları, doğum esnasında çocuğun ters gelmesini ve kadına doğumda ilaç verilmesini sayabiliriz. Birçok araştırma, uzun süren oksijen yetersizliğinin; beyin hücrelerinin zedelenmesine bağlı beyin felcine, epilepsiye ya da zihinsel yetersizliğe yol açtığını göstermektedir.

Doğum sonrası zeka geriliği nedenleri

Doğum sonrasında ağır seyreden sarılık, MSS (Merkezî Sinir Sistemi) enfeksiyonları, kas ve refleks problemleri, bebeklik veya çocukluk dönemlerinde geçirilen ateşli ve bulaşıcı hastalıklar: çiçek, kızamıkçık, difteri, beyin iltihabı, kabakulak, menenjit, tifüs, tifo, çocuk felci, şiddetli gribal hastalıklar, çeşitli travma ve kazalar, ağır ekonomik ve kültürel yetersizliklerden kaynaklanan beslenme yetersizlikleri, ağır ruhsal rahatsızlıklar, ağır kaza ve şoklar, çocuğun ateşli ya da gizli havale geçirmesi beyinde çeşitli bozukluklara neden olabilmektedir. Bunun sonucunda çocuğun zihinsel işlevlerinde çeşitli derecelerde yetersizlikler meydana gelmektedir.
Bireysel farklılıkların bu gibi etkenler için de söz konusu olduğu unutulmamalıdır. Benzer bir olay bir çocukta hiç olumsuz bir etki bırakmazken, diğer çocukta ağır zedelenmelere yol açabilmektedir.

Zeka geriliği anne karnında tespit edilebilir mi?

Anne karnında yapılan testler bazı genetik anomaliler içindir. Doğrudan zeka geriliği tespit edebilen bir test yoktur.

Zeka geriliği belirtileri

Bebeklerde zeka geriliğinin tipik belirtileri nelerdir? Hangi belirtiler söz konusu olduğunda aile, hekime başvurmalıdır?

Konjenital Anomaliler var ise bunların fizik gelişimde de hemen fark edilecek (ör: Down Sendromu vb.) fiziksel alışılmadık özellikler gösterebilir. Ancak çoğu zeka geriliklerinde fiziksel gelişimde sorun yoktur. Zeka gelişimi takvim yaşına ve fizik gelişimine göre geri kalır. Çocuk o yaş düzeyinin yapması gereken bulgularını yapamaz. Zeka için en önemli bulgu dil gelişiminin geri kalmasıdır. Ör: 6-8 ayda tek kelimeler ve heceleri çıkartma. Ya da 18 ay da yaklaşık 50 kelimenin olması gibi gereken gelişimin geride kalması ; önemli bir bulgudur. Ya da yürümenin 15 aydan daha sonraya gecikmesi yine gelişimde sorun olduğunun belirtisi sayılabilir.

Zeka geriliği tiplerine göre zeka geriliği belirtileri

Zeka Geriliği kendi başına özgün bir tanı olmakla birlikte aynı zamanda farklı hastalıklara eşlik eden bir tanı da olabilmektedir. Zeka geriliği bir psikiyatrik tanı olarak kullanılan teknik bir terimdir. Zekası normalin altında olan herkes zeka geriliği kategorisine girmez, örğ. 70-79 IQ sınır zekadır. Normal zekanın altındadır. Ancak zeka geriliği kategorisine girmez. Bu bağlamda zeka ve zeka geriliği ranjlarını ve zeka geriliği kategorilerinin özelliklerini bilmekte yarar vardır. Zeka geriliği belirtileri ve zeka geriliğinden mustarip çocukların gösterdiği davranışlar zeka geriliği tiplerine göre farklılıklar göstermektedir. Bu sebeple zeka geriliği tiplerine göre ortaya çıkan belirtileri bilmek faydalıdır.
25-altı    IQ Çok Ağır Zeka Geriliği
25-34      IQ Ağır Zeka Geriliği
35-50-55 IQ Orta Düzeyde Zeka Geriliği
50-55-69 IQ Hafif zeka geriliği
70-79      IQ Sınır zeka
80-89      IQ Donuk, Düşük normal zeka
90 ve üstü normal, parlak, üstün, dahi…

Tam Bağımlı ( 25-altı IQ ) Çok ağır zeka geriliği belirtileri ve özellikleri

  • Ömürleri boyunca bir yetişkine bağlıdırlar.
  • Fiziksel sorun yaşama ihtimalleri diğer çocuklara oranla daha yüksektir.
  • Kendilerine bakmakla ilgili”, yeme. içme, tuvalet gibi faaliyetleri gerçekleştirmeleri çok zordur.
  • Çok basit yönergeleri ve açıklamaları güçlükle anlayabilirler.
  • Bir takım sesler çıkarsalar da konuşamazlar.
  • Beyin zedelenmesi fazla olduğu için birden fazla engellilik durumları vardır.(epilepsi, görme, işitme gibi)

25-34 IQ Ağır zeka geriliği (bağımlı) özellikleri ve belirtileri

  • Zeka yaşlan genel olarak 3-4 yaş çocuğunu anlayış ve kavrayış düzeyindedir. 5-6 yaşma kadar yürümeleri zordur yada yetersizdir. 6 yaş civarında kendilerini basit düzeyde besleyebilirler.
  • Hareket gelişimleri ve koordinasyonları (yürüme, oturma, kalkma, parmaklarını kullanma, takma-çıkarma vb.) yetersizdir.
  • Öz bakım becerilerini kazanmaları zordur. Ancak basit düzeyde Öğrenebilirler.
  • Basit günlük işleri yaşlarına bağlı olarak; ışığı açma-kapama. tv açma-kapama. bir şeyi bir yerden alıp bir yere koyma, ipe boncuk dizme vb. yapabilirler.
  • Konuşmaları son derece yetersizdir. Genellikle tek kelime ile konuştular, eğitim ve ilerleyen yaşlarıyla birlikte 2-3 kelimelik basit ve sınırlı cümleler kurabilirler.

35-50-55 IQ Orta düzeyde zeka geriliği belirtileri ve özellikleri

  • Genel olarak 6-8 yaş çocuğu düzeyinde kavrayabilir ve Öğrenebilirler.
  • Akademik açıdan 2. sınıf düzeyine ulaşabilirler.
  • 6 yaş civarında yürüyebilir, kendilerini besleyebilirler.
  • Bu yaşlarda basit düzeyde tuvalet eğitimi almaları mümkün olabilir.
  • Basit cümlelerle konuşabilirler.
  • Bu yaşlarda hareket becerileri çok iyi değildir.
  • 6-15 yaş arası akademik becerileri (okuma-yazma. sayılar, renkler, şekiller vb…) öğrenebilirler. Öz bakım becerileri daha da gelişir
  • Tanıdıkları çevrede kendi başlarına hareket edebilirler. Ör: Evin yakınlarındaki bakkala gidip bir şeyler alabilirler.
  • Yetişkinlik döneminde: basit işleri genellikle başlarında bulunan bir yetişkin ile birlikte yapabilirler. Ör: çivi çakma, tornavida kullanma, parça birleştirme, makrame yapma, gazete dağıtma vb..
  • Bazı beceriler edinseler bile çoğunlukla bir yetişkinle birlikte yaşantılarım sürdürürler. Tüm zeka geriliklerinin % 10-15’i bu gruptadır.

50-55-69 IQ Hafif zeka geriliği (eğitilebilir) belirtileri ve özellikleri

a) Bedensel ve hareket özellikleri:
  • Hareket gelişimleri normale çok yakındır.
  • Kendi günlük gereksinimlerini anlayabilir ve günlük yaşama ilişkin bir çok işi (yeme-içme, temizlik,giyinme. tuvalet gibi) yardımsız yapabilirler.
  • El-göz koordinasyonun (işbirliği) geç ve güç öğrenirler.
  • Kedilerini korumayı normal yaşıtları kadar bilmezler. (Daha sık hasta olurlar)
b) Zihinsel Özellikleri
  • Akademik kavramları geç ve güç öğrenirler. Fazla sabır ve tekrar gerektirir.
  • Akademik olarak 3-5. sınıf düzeyinde eğitim alabilirler.
  • Dikkat süreleri kısa ve dağınıktır. Devamlı izleme, teşvik ve değişiklik isterler.
  • İlgileri kısa sürelidir. Çok ilginç buldukları çalışmalardan dahi kısa bir süre sonra bıkabilirler.
  • Soyut terim, tanını ve kavramları çok geç ve güç anlayıp kavrarlar. Somut şeyleri daha kolay kavrarlar.
  • Zaman kavramları çok geç ve güç gelişir.
  • Kazandıkları bilgi ve becerileri ancak kazandıkları şekliyle uygulayabilirler. Gördükleri ve duydukları şeyleri çabuk unuturlar. Bellekleri zayıftır. Algıları, kavramaları ve tepkileri basittir.
c ) Sosyal Özellikleri:
  • Kolay arkadaşlık kuramazlar. Kurdukları arkadaşlıklar daha çok yarar sağlamaya yöneliktir. İlişkilerde bencildirler.
  • Kendilerinden yaşça küçüklerle ilişki kurmayı ve oynamayı tercih ederler.
  • Akran gruplarında başkalarına tabi olma eğilimindedirler. Sorumluluk almaktan çekinirler.
  • Oyun ve sosyal kurallara uymakta zorluk çekerler.
  • Giydiklerim kendilerine yakıştırmakta zorlanırlar.
  • Nezaket ve görgü kurallarına uymakta gerilik gösterirler. Sosyal ortamlara girdikçe bu becerileri gelişir.
d) Kişilik özellikleri:
  • Kendilerine güvenleri düşüktür. Genellikle başkalarına dayanmayı tercih ederler. Bağımsız hareket etmekten çekinirler.
  • Sabırsızlardır. Ufak tefek engeller karşısında yılgınlık gösterirler. Kolayca cesaretleri kırılır. Ufak tefek engeller karşısında çözüm aramazlar, hemen yılgınlık gösterirler. Sorumluluk almaktan kaçınırlar.
  • Birlikte oldukları kişilerin duygu ve düşüncelerine çok fazla ilgi göstermezler. Kendi kendilerine bir işe başlama arzusu çok fazla göstermezler. Duygu ve düşüncelerini tam ve doğru olarak ifade etmeleri zordur.
  • Yeni durumlara uymada güçlük çekerler. Bu gibi durumlarda onları anlayan biline ihtiyaç duyarlar. Yakın gelecekle ilgili konulara ilgi duyarlar. Uzak gelecekle ilgilenmezler.
e) İş ve çalışma özellikleri:
  • Pek çok iş yapabilir ve meslek sahibi olabilirler.
  • Bir işi tümüyle öğrenmek için işin basit bölümlere ayrılması gerekir. Parçadan bütüne doğru ve çok yavaş öğrenirler.
  • Kendilerine öğretilen işleri aynen yaparlar. Monoton işlerde iyidirler.(yük taşımak, kazmak, kırmak vb..)
  • İş kurallarına sosyal kurallardan daha rahat uyarlar. Ani çıkan sonullarda birinin yanında olmayı isterler. Bedenen çalışmaktan ve ortaya bir ürün çıkarmaktan hoşlanırlar. İşin uygulamalı olarak gösterilmesi ve tekrar edilmesi gerekil’.
  • Başarısızlık durumlarında güvenlerim hemen kaybederler. Bu yüzden yapabilecekleri işlere yönlendirilmeleri çok önemlidir.
  • Zeka geriliklerinin % 80’nini bu grup oluşturur.

Bebeklerde zeka geriliği en erken ne zaman anlaşılır, erken teşhis tedaviyi etkiler mi?

Bir bebeğin gerektiğinde doğumdan itibaren değerlendirilmesi yapılabilir. Ailenin erken bebeklik dönemi gelişim basamaklarını iyi takip etmesi ve kuşkulanınca gecikmeden bir uzmana başvurması önemlidir.

Zeka geriliği teşhisi nasıl konur? Zeka geriliği testlerinin güvenilirliği nedir?

Zeka testleri o ülkeye göre geçerlilik ve güvenilirlikleri yapılmış. tüm dünyada kabul gören medikal ölçekler olduğu sürece sorun yoktur. Ne yazık ki tıbbi geçerliliği olmayan bazı değerlendirmeler ile de karşılaşıyoruz. Gelişmiş merkezlerde ve uzman eli ile yapılan testlere itibar edilmelidir.

Zekâ Testlerine Yönelik Yapılan Eleştiriler

1. Testlerin Kültürel Etmenlerden Arındırılmamış Olması: Zekâ testleri genellikle sosyo-ekonomik yönden orta düzeyden gelen çocuklar üzerinde gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla testler, bu grubun kültürel eğilimlerinden esinlenmektedir. Bu durumda sosyo­ekonomik yönden düşük düzeylerden gelen çocukların bu testlerde düşük puanlar alması çoğu kez kaçınılmaz olmaktadır.
2. Çocuğun Yaşı Küçüldükçe Uygulanan Testin Geçerlik ve Güvenirliğinin Azalması: Özel eğitimin temel ilkelerinden birisi erken eğitimdir. Erken eğitim ise, çocuğun erken yaşlarda tanılanması ile mümkün olabilir. Küçük yaşlarda uygulanan testlerin geçerlik ve güvenirliğinin düşük olması erken tanılama, dolayısıyla erken eğitim olanaklarının sağlanmasını zorlaştırmaktadır.
3. Zekâ Testi Sonuçlarının Çocuğun Yaşamında Ne Bir Başlangıç, Ne De Bir Son Olması: Zekâ testleri bireyin topluma uyum işlevlerini kesin olarak belirlemekte yetersiz kalmaktadır. Nasıl zekâ testinde yüksek bir puan alma, çocuğun ileriki yaşamında, topluma başarılı bir biçimde uyum sağlamasını garanti etmiyorsa, düşük puan almak da başarısızlığı garanti etmemektedir. Çünkü bireyin topluma uyum işlevlerini belirleyen pek çok etmen vardır. Bu etmenlerin hepsini mevcut zekâ testleriyle ölçebilmek mümkün değildir.

Zeka geriliğinde uygulanan güncel tedaviler nelerdir? Başarı oranları nedir?

Her tıbbi durumda olduğu gibi tespit edildiği en erken müdahale en çok yol aldıran süreci başlatır. Duruma göre değişen bir süreçtir. Bazı durumlarda sorun tamamen giderilebilirken bazı durumlarda kısmi iyileşme söz konusudur. Ancak verilen her emek karşılığını bulacaktır.

Bebeklerde zeka gelişimi için neler yapılmalı, zeka gelişimini olumlu yönde etkileyen faktörler nelerdir?

Sağlıklı beslenme ve uygun uyaranlar gelişimi olumlu yönde etkileyecektir. Anne bebek ilişkisinin kalitesinin önemi büyüktür.

Bebeklerde beslenme ve zeka gelişimi arasında bir bağlantı var mı?

Doğrudan bağlantı vardır. Örneğin doğumun ilk altı ayında yetersiz Fe alımı zeka geriliğinde rol oynar. vb.

Zeka geriliği olan bebekler için ne tür oyuncaklar tercih edilmeli?

Her hangi özel bir oyuncaktan çok çocukla iletişimin ve uygun doğru uyaran vermenin önemi vardır. Birincil bakım veren kişi (anne veya yerine geçen kişi) ile kurduğu ilişkinin önemi büyüktür.

Zeka geriliği olan çocuklara ebeveynler nasıl yaklaşmalı?

Çocuğun “özel” durumu olduğunu ve buna uygun “özel” yaklaşımların gerekli olduğunu bilmeleri yeterlidir. Bu uzun soluklu bir süreç olacaktır. Zaman zaman “tükenmişlik” yaşayabileceklerini ancak böyle durumda yine profesyonel yardım alabileceklerini unutmamalarını hatırlatmak gerekir.

Zeka geriliği olan çocukların ailelerine öneriler

Çocuğunuz Zihinsel engelli tanısı aldığında duygu ve düşünceleriniz son derece karmaşık, inişli çıkışlı olabilir, kendinizi hayal kırıldığına uğramış, yalnız, çaresiz, bazen öfkeli hissedebilirsiniz. kabul edilemez bulabileceğiniz, kendinizi suçlamanıza ve ya utanmanıza yol açabilecek bir takım düşünce ve duygular içinizden geçebilir. Bütün bunların bu durumdaki bir çok aile tarafından yaşamış, yaşanabilen inşam durumlar olduğunu unutmayınız. Kendinize ve çocuğunuza zaman tanıyın.
Öncelikle çocuğunuzun engeli, engelinin derecesi ve özellikleri hakkında güvendiğiniz ya da güvenebileceğiniz bir ya da bir kaç uzmandan olabildiğince net bilgi alınız. Bilgi aldığınız kişi ya da diğer kaynaklarla yetkin olması son derece kritiktir. Çünkü, aldığınız bilgi, size, geleceğe sağlıklı bir şekilde hazırlanma konusunda yardımcı olacaktır.
Engelli çocuğunuzun özel durumu gereği bir takım ek ihtiyaçları olabilir. Bu nedenle de ona daha fazla zaman ayırmanız gerekebilir. Ancak, engelli çocuğunuzun hayatınızın tamamı değil bir parçasıdır. Bu bağlamda eşinize, diğer çocuklarınıza ve kendinize zaman ayırmanız aile içi ilişkiler, iletişim ve psikolojik sağlık açısından gereklidir. Kendinize ayıracağınız vakitle elde edeceğiniz motivasyon öncelikle engelli çocuğunuza ve diğer aile üyelerine de olumlu yansıyacaktır. Bu konuda dikkat etmeniz gereken; kendinize zaman ayırdığınızda, sanki engelli çocuğunuzu ihmal ediyormuş gibi algılayıp kendinizi suçlu hissedebilirsiniz. Buna alışık değilsek başlangıçta böyle hissetmemiz normaldir. Çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kendimize zaman ayırmaya da kendimizi alıştırmalıyız. Bu psikolojik bir gerekliliktir. Kendinize vakit ayırmanın diğer bir katkısı da engelli çocuğunuzun diğer insanlarla yaşamayı öğrenmesidir.
Engelli çocuğun diğer insanlarla yaşamayı öğrenmesi çocuğun gelişimi açısından da ailenin psikolojik sağlığı açısından da hem gereklilik hem zorululuktur. Engelli çocuğun diğerleriyle kalması önerildiğinde, özellikle anneler “diğerlerinin bakamayacağı, başaramayacağı, çocuğun durmayacağı, diğerleriyle anlaşamayacağı vb.” kaygılar taşırlar. Bu kaygılar belli ölçüde gerçektir. Ancak, annelerin böyle kaygılarla diğerlerine fırsat vermemesi, engelli çocuğun anneye bağımlı olmasına ve diğerleriyle birlikte yaşayabilme becerisi geliştirmesine engel olmaktadır. Bu durum da zaman içerisinde aile üyeleri hem fiziki açıdan hem de psikolojik açıdan yıpratmaktadır.
Aşın koruyucu kollayıcı olmayın, çocuğun kendi işlerini kendisinin yapması konusunda fırsat verin, fırsat yaratın, öğretici ve teşvik edici olun. Eğer acil bir durum yoksa, çocuğun yavaş yavaş da olsa yarım yamalak da olsa yapmasına izin verin. Bir çok konuda başarısız sonuçlara belli bir süre katlanmak gerekmektedir. Çocuğun becerisi yavaş yavaş gelişecektir. Örneğin çocuk yemeği döke saça yerken yemek yeme becerisini geliştirecektir, gömleğinin düğmesini iliklemek için dakikalarca uğraşa uğraşa gömleğinin düğmesini iliklemeyi öğrenecektir. Sabırsız davranıp çocuğun yerine yapmanız çocuğun becerilerinin kapasitesinin altında kalmasına neden olur. Engelli çocukların normal gelişim gösteren çocuklara göre bir şeyleri öğrenme konusunda daha fazla fırsata ve teşvik edilmeye ihtiyaçları vardır. Bu her dakika bir şeyler öğretmek için uğraşın anlamına gelmiyor elbette. Acil durumlarda, ihtiyaç halinde işleri hızlandırmak için elbette onun yerine siz yapabilirsiniz, ona hemen yardım edebilirsiniz. Burada anlatılmak istenen genel tutumunuzun ihtiyaç yokken koruyucu kollayıcı olmaması, fırsat verici, öğretici ve teşvik edici olmasıdır.
Engelli çocuğunuza özel eğitim aldırın. Mümkünse, iyi bir okul ya da iyi bir eğitimciden eğitim almasını sağlayın. En azından çocuğunuzun durumunu yakından takip edin. Ara sıra sınıfına gidip yapılanları gözleyin. Çalışılan hedeflerin amacım, günlük yaşamda hangi kazançları sağlayacağım eğitimcisine sorun. Ülkemizde özel eğitim son derece yetersiz olmakla birlikte, çocuğunuzun beceri açısından, psikolojik açıdan ya da sosyal açıdan az da olsa sağlayacağı bir fayda vardır. Ayrıca, özel eğitim çocuğun kapasitesi doğrultusunda becerisini en üst seviyeye çıkarmak için yürütülen eğitim faaliyetidir. Tıbbi bir tedavi süreci değildir.

Siz nasıl ders çalıştırabilirsiniz?

  • Çocuğun hali hazırda yapabildiği/başarabildiği konulardan başlanmalı ve daima öğretilenlerde yapabildiği/başarabildiği konulara da yer verilmeli
  • Çocuğun özel eğitim öğretmem ve okul öğretmeniyle mutlaka konu yöntem ve tutum birliği içerisinde çalışılmalı. Bunu için tek bir plandan hareket edilmesinde yarar vardır.
  • Mutlaka çocuğun hızına uygun çalışılmalı.
  • Çocuğun kapasitesi/sınırlarını yavaş yavaş zorlanmalı. Yeni öğretilen konularda bol miktarda model olunmalı, yardımdan kaçınılmamalı. Yardımlar yavaş yavaş geri çekilmeli
  • Negatif (olumsuz) bildirimler yerine, destekleyici-cesaretlendirici ifadeler kullanılmalı. “Hayır, olmadı, yanlış vb.” yerine, “tekrar deneyelim, tekrar bakalım, yeniden yapalım vb.”
  • Çocukla iyi bir ilişki için ortak bir ilgi alam oluşturulmalı.
Hastane de tanısı konan çocuğun özel eğitim alması gerektiği söylendiği ve de gerekli bilgilendirme doğru şekilde yapılmadığı için aileler özel eğitimi hastanenin devamı tıbbi bir süreç gibi algılayabilmektedir. Zeka geriliğinin tıbbi bir tedavisi yoktur Yaşam boyu süren bir durumdur. Zaman zaman verilen ilaçlar zeka geriliğinin tedavisi için değil, epilepsi, hiperaktivite. dikkat dağınıklığı, davranış sorunları nedeniyle aktivitenin azaltılması vb. eşlik eden problemler için verilmektedir. Ayrıca, bu konuda tedavi niteliği olmayan bazı faaliyetler sanki tıbbi tedavi gibi sunularak, ailelerin çaresizliğinden faydalanılmakta ve maddi açıdan ciddi bir şekilde sömürülmektedir Böyle durumlar karşısında uyanık olun. Eğer zeka geriliğinin tıbbi tedavisi bulunursa, bunu ertesi gün tüm dünya duyar.
Engelli çocuğunuzu eve kapatmayın, her türlü sosyal ortama sokun. Çevreden gelebilecek tepkilerde, çevreyi gerektiği şekilde bilgilendirin ve ihtiyaç duyarsanız yardım isteyin olumsuz tepkiler sizi yıldırmasın, çocuğunuzla her türlü ortamda bulunmaktan vazgeçmeyin Çünkü, sosyal ortamlarda bulunmak engelli bireyin de hakkıdır. Ayrıca, engellilik yalnızca bir bireye ya da aileye ait bir konu değildir Engellilik herkesi ilgilendiren ya da herkesin ilgilenmesi gereken ortak toplumsal bir konudur.

Prostat Nedir?

rostat tüm erkeklerde doğuştan itibaren var olan bir organdır. İdrar torbasının hemen altında yer alır. Görevi sperm hücrelerini besleyen bir sıvı üretmektir. Prostatın hacim olarak büyümesi bir hastalık değildir. Eğer prostat idrar yollarında bir daralmaya neden oluyorsa veya kontrolsüz bir büyüme var ise bu durumda hastalık olarak değerlendirilir ve tedavi edilir. Bu yazımızda prostat belirtileri, nedenleri ve tedavisi hakkında kapsamlı bilgi bulabilirsiniz.

Prostat büyümesinde belirtilere dikkat!

Prostat büyümesi durumunda sık idrara çıkma, gece uykudan idrar için uyanma, zor idrar çıkarma, yavaş idrar akımı, idrarını tam bitirememe, idrar kaçırma, idrardan kan gelmesi, idrara ani sıkışma, kesik kesik idrar çıkarma, çatallı idrar çıkarma gibi semptomlar olabilir.

Prostat büyümesi ile prostat kanseri aynı şey değildir

Prostat büyümesi olarak bilinen hastalık tıp dilinde Benign Prostat Hiperplazisi olarak adlandırılır ve bu iyi huylu bir hastalıktır. Prostat kanseri ise tamamen farklı bir hastalık olup Malign Prostat hastalığı olarak adlandırılır; yani kötü huylu bir hastalıktır. Prostat büyümesi ve prostat kanserinin tedavileri birbirlerinden çok farklıdır.

Prostat kontrolü nasıl yapılır?

45 yaşını dolduran her erkeğin yılda bir kere üroloji kontrolüne gitmesi gereklidir. Günümüzde erkeklerde en sık görülen kanser türü olan prostat kanserinin erken tanısı için bu çok önemlidir. Yıllık kontrollerde ‘PSA’ adı verilen bir kan tahlili ve parmakla prostat muayenesi yapılması çok önemlidir. Bunun dışında ek tahlil gerekliliğine sizin şikayetleriniz, aile hikayeniz gibi verileri değerlendirerek üroloji doktorunuz karar verecektir.

PSA yüksek çıkarsa kesinlikle prostat kanseri midir?

Hayır.  PSA prostat kanserini teşhis edebilmek adına geliştirilmiş bir kan tahlilidir. PSA’nın normal sınırları yaş grupları için değişkenlik gösterebilir. PSA yüksekliğinin prostat kanseri dışında birçok nedeni olabilir. Bunların başında ise idrar yolu enfeksiyonları gelmektedir. PSA’sı yüksek olan herkes prostat kanseri değildir. Ancak eğer PSA değeri yüksek ise bunun kanserden kaynaklanmadığı mutlaka ispat edilmelidir. Yıllık ürolog kontrollerinin değişmez parçalarından birisi de bu testin yapılmasıdır.

İyi huylu prostat büyümesi tedavisi nasıl yapılır?

BPH olarak adlandırdığımız iyi huylu prostat hastalığında tedavi öncelikle medikal olarak yani ilaçlar ile denenir. Hastaların büyük bir kısmında sadece ilaç tedavisi ve takip ömür boyu bu hastalığın semptomlarından korunmak için yeterlidir. İlaç tedavisi yeterince faydalı olmuyorsa cerrahi seçeneği gündeme gelir. Burada da hastanın prostatının büyüklüğü, yaşı, diğer hastalıkları gibi veriler değerlendirilerek en uygun prostat ameliyatı tekniğine karar verilir.

En iyi prostat ameliyatı hangisi?

Prostat ameliyatlarını açık cerrahi ve endoskopik cerrahi olmak üzere iki ana gruba ayırabiliriz. Açık ameliyatlar günümüzde endoskopik teknolojinin gelişmesine bağlı olarak giderek azalan oranda yapılmaktadır. Ancak özellikle çok büyük prostatlarda ( >150 gr) halen uygulanan bir seçenektir. Endoskopik ameliyatları ise kendi içinde 2 ana gruba ayırabiliriz. Bunlar lazer ameliyatları ve TUR ameliyatlarıdır. Lazer ameliyatları içinde Greenlight prostatektomi; TUR ameliyatları içinde ise Plazmakinetik TUR ameliyatı öne çıkan seçenekler olmuştur. Bu operasyonlarla ilgili bilgi için ameliyat görüntüleri bölümümüzü inceleyebilirsiniz.

Greenlight Lazer ile prostat ameliyatı en iyi seçenek mi?

Her prostat hastası için farklı bir ”en iyi ameliyat” seçeneği vardır. Ve buna hastanın durumunu değerlendirerek üroloji uzmanı karar verir. Şunu unutmayınız ki; bütün ameliyat seçenekleri düzgün yapıldığında aynı sonuca ulaşmaktadır. Greenlight lazer özellikle prostatı çok büyük olmayan, kanama/pıhtılaşma problemi olan, ileri yaşlı hastalar için daha iyi bir seçenek olabilir.

Plazmakinetik Prostat Tedavisi Nedir?

Plazmakinetik TUR prostatektomi endoskopik bir cerrahi operasyondur. Prostatın idrar yolundan girilerek içeriden kazınması işlemi olarak tarif edilebilir. Bu yöntemi uygulayacak cerrahın tecrübesine göre 150 gr kadar büyük prostatlar dahi ameliyat edilebilir.

Hemoroid

Halk arasında basur olarak bilinen hemoroid makat etrafındaki toplardamar yumağının gevşemesi ve meme şeklinde dışarı doğru sarkmasıdır. Gevşeme ve genişleme, genellikle birden olmaz, zamanla oluşur. Bu nedenle hemoroidal hastalığı olan kişilerde hemoroid belirtileri belirgin olmasa da uzun süredir vardır. Uzun süreli kabızlık ve ıkınma, makat çevresindeki toplardamarlarda basıncın artmasına yol açar ve toplardamarların genişleyerek aslında bir çeşit varise dönüşmesine neden olur. Ailevi yatkınlık da hemoroidin nedenlerinden biridir. Hemoroidin ilk belirtisi büyük tuvalet sırasında görülen kırmızı parlak renkli kanamadır, dışkıya çizgi şeklinde kan bulaşması, dışkılama alışkanlıklarında değişiklik, dışkının incelmesi, halsizlik, kolay yorulma ve kilo kaybı gibi şikayetler hemoroidin genel belirtileridir. Başka bir hastalığa dönüşmeyen hemoroid tedavi edilmediğinde kan kayıpları nedeniyle kansızlığa sebep olmasının yanında uzun süren ağrılara da neden olmaktadır.

Hemoroid belirtileri

Hemoroidin ilk belirti büyük tuvalet sırasında görülen kırmızı parlak renkli kanamadır. Kolon ve rektum kanserleri, kalın barsak polipleri, hemoroid hastalığı, makat ağzında çatlak (anal fissür), makattan kanama yapan hastalıklardan en sık görülenleridir. Kalın barsak kanserinin erken evrede yakalanması çok önemlidir. Bu nedenle makattan kan gelmesi, dışkıya çizgi şeklinde kan bulaşması, dışkılama alışkanlıklarında değişiklik, dışkının incelmesi, halsizlik, kolay yorulma ve kilo kaybı gibi şikayetler olursa mutlaka uzmana başvurulmalıdır. Hemoroid başka bir hastalığa dönmez. Ancak bazen başka hastalıklarla birlikte görülebilir. Örneğin rektum (kalın barsak son kısmı) kanseri olan bir hastada hemoroid de varsa hastanın şikayetleri hemoroidle karıştırılabilir; hemoroid tedavi edilirken kanser gözden kaçabilir. Bu nedenle hastanın durumuna göre hemoroid tedavisi öncesi kalın barsak kontrolü (kolonoskopi) gerekebilir.

Hemoroid nedir? Nedenleri nelerdir?

Hemoroid makat etrafındaki toplardamar yumağının gevşemesi ve meme şeklinde dışarı doğru sarkmasıdır. Gevşeme ve genişleme, genellikle birden olmaz, zamanla oluşur. Bu nedenle hemoroidal hastalığı olan kişilerin şikayetleri belirgin olmasa da uzun süredir vardır. Uzun süreli kabızlık ve ıkınma, makat çevresindeki toplardamarlarda basıncın artmasına yol açar ve toplardamarların genişleyerek aslında bir çeşit varise dönüşmesine neden olur. Ailevi yatkınlık da bir sebeptir. Anne veya babasında hemoroid olan kişilerde hemoroid diğer kişilere göre daha sık görülür. Acılı ve baharatlı gıdaların bolca tüketilmesi de dışkılama sırasında ıkınmaya ve tahrişe yol açtığından hemoroid oluşumunun önemli bir nedenidir. Hemoroidal hastalığının belirtileri kanama, şişlik, ağrı, kaşıntı ve akıntıdır.

Hemoroid tedavisi

Hemoroid tedavisi şikayetleri gidermek için yapılır. Tedavi edilmezse hastalık ilerler, şikayetler artar. Kanama bu hastalarda önemli bir şikayettir. Tedavi edilmezse can sıkıcı kanamalar sürer gider; çok miktarda kan kaybı olduğunda, kansızlık gelişebilir. Tedavi edilmemiş hemoroidlerde, boğulma (akut tromboze hemoroid) dediğimiz şiddetli ağrılı şişlik gelişebilir. Bu durum hemoroidin ilk şikayeti olarak da görülebilir.

Hemoroid’in derecelendirilmesi ve tedavisi

Hemoroid hastalığının dört derecesi vardır. Birinci derece hemoroidde hastanın dışkılama sırasında az miktarda kanama şikayeti olur. Gözle muayenede hemoroidler görülemez. Anoskop ile makattan içeri bakılınca büyümüş hemoroid memeleri (pakeleri) görülür. İkinci derece hemoroidde, dışkılama esnasında memeler dışarı çıkıp kendiliğinden içeri girerler. Kanama, kaşıntı gibi rahatsızlıklar olur. Üçüncü derece hemoroidde, memeler dışkılama sonrasında ancak el ile içeri itilebilir. Kanama, şişlik, kaşıntı gibi şikayetler de artmıştır. Dördüncü derece hemoroidde, memeler artık tamamen dışarıdadır, elle itmekle dahi içeri gitmezler. Kanama, akıntı, kaşıntı, akıntı ve makatta rahatsızlık hissi olur. Hemoroid yastıkçıkları genellikle içte yerleşirler ancak makatın dışında, kenarlarda da damar yumakları vardır. Hastalığın ilk evrelerinde iç hemoroidlerde problem varken zamanla büyüme ve sarkma sonucunda iç ve dış hemoroidler birleşirler, birbirinden net ayrılamazlar. Hemoroidde evrelerine göre çeşitli tedaviler vardır. Birinci derece hemoroidde ilaç tedavileri, barsak alışkanlıklarının düzenlenmesi, acılı yiyeceklerden sakınmak, kabızlığın giderilmesi genellikle yeterlidir. İkinci derece hemoroidde de; ilaç tedavileri, ışın tedavisi, lastikle bağlama tedavileri uygulanır. Lastik band ile bağlama yöntemi henüz ameliyat aşamasına gelmemiş iç hemoroidler için çok uygun bir yöntemdir. 5-10 dakika gibi kısa süreli ve ağrısız bir işlemdir. İşlem sonrası normal hayata hemen dönülür. Üçüncü derece hemoroidde, lastikle bağlama ve ameliyat tedavileri; dördüncü derecede hemoroidde ise sadece ameliyat tedavileri uygulanır. Ameliyatta hastalığı oluşturan memeler ortadan kaldırılmış olur. Bu tedaviler arasında uzun vadede en etkilisi ve tekrarlama ihtimali en düşük yöntem, halen ameliyattır. Longo yöntemi denilen metod ile ağrısız olarak hemoroide müdahale edilebilir. Bu metodda makatın yaklaşık 4 cm içinden 2 cm genişliğinde bir silindirik halka çıkarılıp kalan iki uç tek kullanımlık bir cihaz ile uç uca dikilir. Böylelikle hemoroid memeleri makatın içine çekilerek kan akımı kesintiye uğratılır ve hemoroidlerin sönmeleri sağlanır. Ameliyat sonrası ilk dışkılama esnasında biraz ağrı ve kanama normaldir. Sonrakilerde bu durum azalır. Kabızlığın olmaması, ilaçların düzenli kullanılması ve sıcak su oturma banyoları hem ağrıyı keser hem de iyileşmeyi hızlandırır. Ameliyat sonrası ortalama bir haftalık istirahat sonrasında normal hayata dönülür. Bunun dışında dopler ultrasonografi rehberliğinde hemoroidal damarların bağlandığı teknik ile de başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Bu teknikle ameliyat olan hastalar aynı gün evlerine gönderilmekte ve erken işe geri dönüş sağlanmaktadır.

Böbrek Reflüsü

Böbreklere idrar reflüsü (Vezikoüretereal reflü) çocuklarda en sık rastlanılan ürolojik problemdir. Tanım olarak idrar kesesinde toplanmış olan idrarın normalin tersine böbreklere geri akmasıdır.  Böbrek reflüsünün nedeni idrar kanalının idrar kesesine açıldığı noktanın genetik yapısal bozukluğu olabileceği gibi idrar kesesinin dışarı açıldığı noktadaki anatomik veya fizyolojik bir darlıkta olabilir. Çocuğunuz sık sık ateşli idrar yolları enfeksiyonu geçiriyorsa, ailenizde böbrek reflüsü hastası varsa veya idrar yapmakta zorlanıyorsa, mutlaka böbrek reflüsü açısından incelenmeli.  Böbrek iltihabı geçiren çocukların yüzde 25 – 40’ında görülen böbrek reflüsü, tedavi edilmediğinde böbrek yetmezliğine yol açabilen ciddi bir hastalıktır. Bu sebeple böbrek reflüsünün belirtileri, nedenleri ve tedavisi hakkında bilgi sahibi olmak ve bu hastalığı ciddiye almak hayati öneme sahiptir.

Böbrek reflüsü (Vezikoüretereal reflü) nedir?

Böbreklere idrar reflüsü (Vezikoüretereal reflü) çocuklarda en sık rastlanılan ürolojik problemdir ve pediatrik ürolojinin en tartışmalı konularından biridir. Tanım olarak idrar kesesinde toplanmış olan idrarın normalin tersine böbreklere geri akmasıdır. Bu geri akış (reflü) böbreklerin hem yüksek basınçlı hem de kirli idrarla temasına neden olarak uzun dönemde böbrek hasarına neden olabilir.

Böbrek reflüsü nedenleri ve görülme sıklığı

Nedeni idrar kanalının idrar kesesine açıldığı noktanın genetik yapısal bozukluğu olabileceği gibi idrar kesesinin dışarı açıldığı noktadaki anatomik veya fizyolojik bir darlık da idrar kesesinin içinde yüksek basınca yol açarak böbreklere ikincil kaçağa neden olabilir.
Tüm çocukların sadece %1 – 2’sinde reflü görülmektedir fakat böbrek iltihabı geçiren çocukların %25 – 40’ında reflü mevcuttur. Doğum öncesi tespit edilmiş böbrek şişliklerinin (hidronefroz) %17 – 37’sinde eşlik eden reflü mevcuttur. Bu yüksek sıklığı nedeniyle ateşli idrar yolu enfeksiyonu geçiren her çocuğun reflü açısından taranması tavsiye edilmelidir.
Reflünün kalıtsal olarak iletildiği gösterilmiştir. Kardeşinde reflü olan çocuklarda %30, anne veya babasında reflü olan çocukların %70’inde reflü tespit edilmiştir. Bu nedenle reflüsü olan çocukların kardeşleri ve ileride olacak çocuklarının da reflü açısından değerlendirilmesi gerekir.
Tedavi edilmemiş reflü çocukluk çağı yüksek tansiyonun en sık nedenidir ve tedavisiz reflüsü olan çocukların %10 ila 20’sinde böbrek yetmezliği gelişmektedir.

Böbrek reflüsü belirtileri ve tanısı

Optimal tedavi şeması üzerinde halen bir ortak görüş olmasa da tedavinin temel amacı antibiyotik baskılama tedavisi veya cerrahi yöntemlerle böbreği enfekte idrara karşı koruyarak kalıcı böbrek hasarının engellenmesidir.
Uygun tedavi şemasının belirlenmesi için reflünün derecesinin ortaya konması ve böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesi gerekir.
Reflünün varlığının belirlenmesi ve eğer varsa idrar kanalında yaptığı değişikliklere göre sınıflanması için en sık kullanılan radyolojik yöntem idrar kesesinin radyoopak özel bir sıvı ile doldurularak röntgen ışını altında floroskopik olarak kaçağın ortaya çıkarılan işeme sistoüretrografisidir (voiding cystourethrography). Bu yöntem idrar kanallarının yapısı kesin olarak ortaya konulabildiğinden tercih edilirken bu işlem sırasında çocuğun röntgen ışınlarına maruz kalması çekince yaratmaktadır. Buna alternatif yöntem olarak daha az radyasyona maruz kalınmasını sağlayan radyonüklit sistografi önerilmiştir. İdrar kesesinin düşük radyoaktif madde ile doldurularak kameralar yardımı ile böbreğe kaçak olup olmadığının tespitine dayanan bu yöntemde kanalların yapısına dair sadece sınırlı bilgi edinilebilmesi bu yöntemin ürologlar tarafından çok sık tercih edilmemesine neden olmuştur. Bu yöntemlerle böbreğe olan kaçak 1’den (en az) 5’e (en ciddi) kadar derecelendirilir.
Böbrek fonksiyonun ve böbrek dokusundaki hasarın belirlenmesi için tercih edilen yöntem DMSA böbrek sintigrafisidir. Voiding cyctourethrography ve DMSA böbrek sintigrafinin ortak kullanımı ile reflünün doğal seyri hakkında bir tahminde bulunulabilir.
Yapılması reflünün tedavi şemasının belirlenmesi açısından zorunlu olan bu iki yöntem dışında idrar yapmasında veya tutmasında sorunu olan çocuklarda ek olarak idrar kesesinin fonksiyonlarının değerlendirildiği ürodinami tetkiki yararlı olacaktır. İdrar yapma bozukluğu tedavi edilen çocuklarda buna bağlı gelişmiş reflünün de büyük ölçüde iyileştiği görülmektedir.
Eskiden zorunlu bir tetkik olarak görülen idrar kesesini içerisinin özel endoskoplar kullanılarak incelenmesi yöntemi olan sistoskopi artık günümüzde sadece cerrahi tedavi planlanan çocuklarda ameliyat öncesi kanal ağızlarının değerlendirilmede kullanılmaktadır.

Böbrek reflüsü nasıl tedavi edilir?

Tedavinin temeli erken teşhis ve yakından takibe dayanır ve bu şekilde böbrek dokusunun korunması amaçlanır. Reflü çocuk büyüdükçe kendiliğinden geçebileceğinden tedavide ilk basamak bütün hastaların bir yaşlarına gelinceye kadar yüksek miktarda sıvı içmelerinin teşviki, idrar keselerinin tam boşaltılmasının sağlanması ve düşük doz antibiyotik koruması ile enfeksiyonların engellenerek takip edilmeleridir. Bu dönemde enfeksiyon açısından koruyucu olarak erkek bebeklerin sünnetleri önerilmektedir.
Bir ila beş yaş arasında çocuklarda 1 ila 3. seviye reflülerin takibine devam etmek daha doğruyken, 4 ve 5. derece reflüye sahip olan, takiplerinde antibiyotik korumasına rağmen ateşli idrar yolu enfeksiyonu geçiren, böbreğinde yeni hasar bölgeleri beliren veya çift toplayıcı sistem gibi anatomik bozukluğu olan çocukların bu dönemde cerrahiye yönlendirilmeleri daha uygundur.
Beş yaşından sonra reflü bulguları devam eden tüm kız çocuklarda cerrahi olarak düzeltme önerilirken, çok seyrek durumlar dışında erkeklerde 5 yaşından sonra antibiyotik baskılama tedavisi dahil herhangi ileri bir tedaviye ihtiyaç duyulmaz.

Böbrek reflüsünde cerrahi tedavi yöntemleri

Cerrahi olarak reflünün düzeltilmesi endoskopik, laparoskopik veya açık cerrahi ile gerçekleştirilebilir.
Endoskopik tedaviler birçok ağır olmayan reflüde ilk tedavi seçeneği olarak görülmektedir. Henüz başarıları bilimsel olarak kesin olarak ispat edilememiş olmasına rağmen, idrar kanalının keseye bağlandığı noktaya ufak bir miktar vücut ile uyumlu sentetik malzeme enjekte edilerek anatomik bozukluğun düzeltilmesine dayanan bu yöntemler uygulama kolaylığı ve düşük yan etki oranları ile birçok cerrah tarafından tercih edilmektedir. Bu yöntem ile 1. ve 2. derece reflüler %78.5 oranında başarı ile tedavi edilebilmektedir. Reflü ciddiyeti arttıkça veya idrar yapma bozuklukları tabloya eklendiğinde bu başarı oranı %50-60 düzeyine düşmektedir.
Açık cerrahi ile reflü düzeltilmesi idrar kanallarının idrar kesesine giriş noktalarının yeniden şekillendirilmesine dayanır. Bu yolla yapılan düzeltmeler %92 – 98 gibi çok yüksek başarı oranlarına sahiptir. Bu tür ameliyatlar çocuklar tarafından çok zor olmadan tolere edilirler ve çoğunlukla bir hafta gibi kısa bir sürede çocuklar gündelik aktivitelerine geri dönebilirler.
Laparoskopik yöntemler açık ameliyatlara benzer başarı oranlarına sahip olmasına rağmen ameliyat sürelerinin uzun olması ve cerrahi zorlukları nedeniyle çok popülarite kazanmamışlardır.
Ufak çocuklarda standartları henüz belirlenmediğinden sadece deneysel uygulama alanı bulan DaVinci robotik destekli cerrahi yöntemi yaşı daha ileri grupta başarı ile uygulanmaya başlamıştır.
Sonuç olarak, ateşli idrar yolu enfeksiyonu geçiren, ailesinde reflü hikayesi olan veya idrar yapma sorunları olan çocukların mutlaka reflü açısından değerlendirilmeleri gerekir. Uygun takip ve tedavi ile çocuklarımızı böbrek kaynaklı yüksek tansiyondan ve böbrek yetmezliğinden korumamız mümkün olacaktır.

Bahar Alerjilerine Karşı Alınması Gereken 10 Önlem

Gözlerde sulanma, hapşırık ve burun tıkanıklığı varsa

Bahar aylarının gelmesi ile birlikte hapşıran, sürekli mendil değiştiren ve bu nedenle hekime başvuran kişilerin sayısı giderek artıyor. Alerjik kişileri en çok etkileyen faktörlerden biri ise polenlerdir. Polen alerjisi olan kişilerde gözlerde sulanma, kaşıntı, kızarıklık; burunda akıntı, tıkanıklık ve hapşırık gibi belirtiler görülebilmektedir.
Rüzgarla taşındıkları için en çok küçük boyutlu polenler, bitkiden kilometrelerce uzaklıktaki kişilerde bile alerjiye neden olabilir. Kızılağaç, fındık, zeytin, kavak, çayır otu, pelin, arpa, buğday, yulaf ve çavdar en sıklıkla alerji yaratan polenlerdir. Ağaç polenleri daha çok Şubat-Mayıs, ot polenleri Mayıs-Haziran aylarında, yabani ot polenleri ise yaz ortasından sonbahara kadar yakınmalara neden olabilir. Polenler, saman nezlesi (alerjik nezle) ve astım belirtilerini tetikleyebilirler.

Astım hastaları sokağa çıkmakta zorlanıyor

Nefes darlığı, hava açlığı, öksürük, balgam çıkarma, göğüste tıkanma hissi gibi belirtilerle seyreden astım, bahar aylarında polenlerin yayılmasıyla daha ağır seyredebilir. Polen alerjisi olan astımlı hastaların bu dönemde şikayetleri artabilir. Bu dönemde hastanın ilaç tedavisinin yeniden düzenlenmesi gerekebileceğinden astımlı hastaların düzenli kontrollerini aksatmaması gerekir.

Alerjenleri hayatınızdan çıkarın

Duyarlı kişilerde alerjik reaksiyonlara sebep olan maddeler alerjendir. Bunun için saman nezlesinden korunmada ilk adım, kendisinde alerji meydana getiren polen gibi alerjenin belirlenmesidir. Hızlı ve kolay uygulanan deri ya da kan testleri ile kişinin neye karşı alerjisi olduğu belirlenebilir. Alerji yapan etken saptandığında kişi, bundan olabildiğince uzaklaşmalıdır. Tedavide alerji önleyici ilaçlardan yararlanılabilir. Uygun kişilerde aşı tedavisi de belirtilerin giderilmesine yardımcı olacaktır.

Sabah saatlerine özellikle dikkat edin

Sabah saatlerinde havadaki polen miktarı genellikle daha fazladır. Yağmurlu günlerde havada uçuşan polen miktarı azaldığından polen alerjisi olan kişiler rahat eder. Tam tersine sıcak ve rüzgarlı günlerde polen yayılımı artar.

Alerji karşıtı 10 önlem

  • Neye karşı alerjiniz olduğunu öğrenin
  • Dışarıda mutlaka polen maskesi takın
  • Ev ve ofisinizi sabah saatlerinde değil, öğleden sonra havalandırın
  • Otomobil camlarını gerekmedikçe açmayın ve polen filtrelerini değiştirmeyi unutmayın
  • Gözlerin yanını da örten güneş gözlükleri kullanın ve sık sık gözlüklerinizi polen yapışabileceği için yıkayın
  • Eve geldiğinizde kıyafetlerinizi değiştirin, burnunuzun içini temizleyin, duş alın
  • Polen mevsiminde açık havada spor yapmayın
  • Yıkanan çamaşırları mümkünse kurutma makinasında kurutun. Nem, ev içi alerjenlerin gelişimini tetikleyebileceğinden yatak-oturma odalarında çamaşırlarınızı kurutmayın
  • Evcil hayvanlarınızı yattığınız odaya almayın
  • Özellikle bu dönemde toz, sigara dumanı, boya kokusu, parfüm gibi etkenlerden uzak durun

Uyku Apnesi

uykuda solunum bozukluğuUykuda solunum bozuklukları içinde en sık görüleni, Obstrüktif Uyku Apne Sendromu, halk arasında “uyku apnesi” olarak bilinen hastalıktır. Erkeklerde ve 40-65 yaş arasında daha sık görülür. Neredeyse astım, şeker hastalığı kadar sık görülen bir hastalıktır (Tüm toplumda % 2 – 4 arası sıklıkta). Obezite ise en önemli risk faktörüdür, ancak zayıf kişilerde de bu hastalık görülebilir. Uyku apne sendromu olan hastaların hemen tümünde horlama yakınması vardır. Horlama, üst hava yollarındaki daralmanın bir göstergesidir.

Uyku apnesi belirtileri

Şiddetli ve sürekli horlama, uyku apne sendromunun öncü belirtisi olabilirse de; horlamayla birlikte diğer yakınmaların bulunması gereklidir. En önemli bulgu, eşinin veya yakınlarının tarif ettiği ve “tanıklı apne” dediğimiz uykuda nefes durmasıdır. Gece boyunca bazen 300-400 kez tekrarlayan apneler nedeniyle uyku bölündüğü için hasta kalitesiz bir uyku uyur. Bunun sonucunda, yorgun uyanma ve gündüz aşırı uykululuk gözlenir. Hasta, uyumaması gereken yerlerde uyuklayarak iş ve özel yaşamında birçok sorunla karşılaşır. Bu hastalarda, trafik ve iş kazaları riski 2-3 kat artmıştır. Ayrıca uyku apne sendromu olan hastalarda gece göğüs ağrısı ve çarpıntı, sık idrar yapma, sabah baş ağrısı, yaptığı işe kendini verememe, unutkanlık, sinirlilik, gece terlemesi (özellikle baş ve boyun bölgesinde), reflü, ağız kuruluğu, işitme kaybı, cinsel isteksizlik ve iktidarsızlık gibi birçok başka yakınmalar da görülebilir. Sonuç olarak, hastanın yaşam kalitesi çok bozulmuştur. Ayrıca uyku apnesi, ölümle sonuçlanabilecek kalp ve damar hastalıklarına da yol açabilir. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi çok önemlidir.

Uyku apnesi teşhisi nasıl yapılır?

Uyku apnesinden şüphelenilen kişilerin bir uyku merkezine başvurması gereklidir. Teşhis için “Polisomnografi” adı verilen uyku takip testinin yapılması gerekir. Bunun için hasta bir gece Uyku Laboratuarında uyur ve uyku sırasındaki tüm yaşamsal parametreler kaydedilir. Birçok uzmanlık dalı uykuda solunum bozukluklarıyla ilgilense de, Göğüs Hastalıkları uzmanlarının asıl işi solunum olması nedeniyle (uyku ve uyanıklıkta), bu hastalığın tanı ve tedavisinde önemli bir yeri vardır. Kongremizde, Amerika’da bu konuda önemli araştırmalara imza atmış Prof. Dr. Patrick Strollo, “Uyku tıbbında göğüs hastalıkları uzmanının rolü” başlıklı bir de konferans verecektir.

Uyku apnesi tedavisi

Hastalığın tedavisi hastaya göre değişse de, sıklıkla CPAP (sürekli pozitif hava yolu basıncı) ve benzeri cihazlar kullanılır. Kongremizde, “Uyku apne hastalığının tedavisinde yenilikler” başlığında bir de panel bulunmaktadır. Amerika’da son yıllarda geliştirilen “üst solunum yolu stimülasyon tedavi yöntemi” araştırmasını sürdüren Prof. Dr. Patrick Strollo bu tedavinin başarısını anlatırken, Doç. Dr. Hikmet Fırat halen tedavide sıklıkla kullanılan non-invaziv cihazların (CPAP gibi) yeni modalitelerinden bahsedecek, Prof Dr. Tansu Çiftçi ise tedavide daha nadir kullanılan, ancak gelecek vaat eden gelişmelerden söz edecektir. Kongrenin son gününde ise, uykuda solunum bozukluğu olgularına KBB – Göğüs hastalıkları ve Diş hekimi gözüyle yaklaşılacak, hastalığın teşhis ve tedavisi interaktif olarak geniş boyutta tartışılacaktır.

Tüp bebek tedavisi nasıl uygulanır?


1) Tüp bebek nedir?

Tüp bebek yöntemi ile döllenme; doğal imkanlar ile hamileliğin meydana gelmesinin pek mümkün olamayacağı durumlarda, laboratuar ortamında oluşturulan döllenmedir. Ana karakterler, yani yumurta ve sperm, yine aynı şekilde gerçek anne ile babadan alınur. Değişim sadece bu hücrelerin dış ortamda uygun koşullar içerisinde döllenmesine müsaade etmesi ve daha denetimli bir şekilde olması ile sınırlıdır. Tüp bebek tedavisi, öncelikle fazlaca yadırganan bir üreme şekliydi.  Anne ve baba adayları, suni yoldan oluşacak bu döllenmede, farklı hücrelerin meydana gelebileceği düşüncesine kapılmaktaydı. Fakat bu yanlış düşünce, doğru bilgilendirme sayesinde değişerek, uygulama yapılan yumurta ve spermin hepsinin anne baba adayına ait olduğu, artık herkes tarafından bilinen bir yöntem oldu.
tupbebek
Günümüzde, tüp bebek tedavisi kanıksanmış ve kırsal kesimler tarafından dahi, başvurulan en kıymetli üreme yollarından biridir. Çocuk sahibi olabilmek için, tedavi almak durumunda olan eşlerin sayısının çok fazla olması, her geçen gün daha fazla yeniliğin meydana gelmesine olanak sağlamıştır.

2) Tüp bebek tedavisi nedir?

Tıp ın bir parçası olan bu yöntemde, belirli yöntemler söz konusudur. Gereksinim olan, anne yumurta hücresi ile baba sperm hücresi, bu tedavi yönteminin olmazsa olmaz en temel maddelerdir. Meydana getirilmiş olan üreme hücreleri, döllenmeyi gerçek-leştirebilmek adına, beraberce bekletilmektedir. Veya, yumurta hücresinin içerisine sperm enjekte edilerek, döllenme işlemi tamamlanır. Meydana getirilen embriyolar, aynı şekilde uygun koşullarda ve dönemde, anne adayının rahmine aktarılarak tutunması için uygun evreler izlenir. Tüp bebek tedavisi, üstünkörü bu şekilde ifade edilebilirken, bu tedavinin çok sayıda alt unsuru bulunmaktadır. Sperm hücresine ulaşabilmek, yumurta hücresinin olgunlaşması, toplanması ve döllenme şeklinde adımları ile kendi başına ayrı bir tıp dünyasıdır. Bakınız: http://www.brukseltupbebek.com/tup-bebek-tedavi
test-tube-tup-bebek
Baba adayından tedarik edilen sperm hücresi ve anneden alınan yumurta hücresi, döllenme işleminin gerçekleştirilmesinin ardından, özel bir katater ile rahim ağzı yolu ile, girilerek rahim içerisine aktarılır. Yaklaşık olarak %50′lik bir grupta, bu işlemin ardından hamile olma şansı artmaktadır. Ancak bu hamileliğin hemen hepsi, normal bir şekilde ilerleyemeyerek, düşük , erken doğum veya dış gebelik gibi durumların meydana gelme riski de söz konusudur.

3) Tüp bebek tedavisi ile kesin olarak hamile olunur mu?

gebelik egzersiz medikal akademiTüp bebek tedavisi biraz maliyetli bir tedavi uygulamasıdır. Bu tedaviye karar vermiş olan eşlerin, uygulanan tedavi neticesinde hamileliği elde etmek istemesi, gayet normaldir. Bu tedavi için hem maddi anlamda, hem de manevi anlamda çok fazla fedakârlık göstermişlerdir. Ancak uygulanan tüp bebek tedavisinde dahi, % 100 lük kesin bir başarı, ne yazık ki söz konusu değildir. Bu başarı oranını vaat eden tüp bebek merkezine dahi, şüphe duyulmalıdır. Doğum fiili, tek başına olsa dahi, mucize olarak görülebilinecek bir olaydır. Tüp bebek tedavisinde elde edilecek başarının değerlendirilmesi, anne adayının yaşı, yumurta rezervi, kullanılan tedavi yöntemleri, doktorun uzmanlığı (deneyimi), embriyo elde edilmesi gibi çok sayıda faktöre bağlıdır.

Kışın kalbi korumak için neler yapmalı?

Kış aylarında genellikle daha hareketsiz bir yaşam tercih edilirken aynı zamanda daha ağır ve kalorisi yüksek gıdalar tüketiliyor. Olumsuz yönde değişen yaşam tarzı ve soğuyan havalar da özellikle kalp sağlığını olumsuz etkiliyor. Kalp krizi gibi ciddi sonuçlara neden olabilecek kalp rahatsızlıkları ile ilgili olarak kış aylarında daha sık çağrı aldıklarını belirten Medline Acil Sağlık Operasyonlardan Sorumlu Direktör Dr. Barış Mutluer, kış aylarında kalp sağlığını korumak için yapılması gerekenleri sıralıyor. Sağlıklı beslenme, aşırı tuz kullanımının önüne geçilmesi, düzenli sağlık kontrolleri ve egzersiz kalp sağlığın koruma tedbirlerinden sadece birkaçı… Kalp sağlığının korunmasında kan şekeri, iyi-kötü kolesterol ve kan basıncı gibi değerlerin belirli seviyelerde tutulmasının da büyük önemi vardır. Gerekli ölçümlerin düzenli olarak yapılması kalp sağlığının korunması açısından gereklidir.


Kolesterol vücudumuzdaki her hücrede bulunan bir yağ çeşididir. Yağların sindiriminde, hücre zarında yapıtaşı olarak ve bazı hormonların yapımında görevleri vardır. Ancak kanda yüksek miktarda bulunan kolesterol yıllar içinde damarların duvarlarında birikir. Bu birikim damarlarda daralma, tıkanmaya yol açar (ateroskleroz). Kalbi besleyen damarlarda (koroner arter) kolesterol birikimi, bu damarlarda tıkanma ve daralma sonucu göğüs ağrısı, kalp krizi ve kalp yetmezliği gibi durumlara neden olabilir.
Kolesterol seviyesinin yükselmesinin en önemli nedenleri; sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam ve sigara kullanımıdır.

Kolesterol seviyesini dengede tutmak için;

–    Öğün atlamayın. Bir öğünde çok fazla yemek yerine az az ve sık sık yemeği tercih edin.
–    Bitkisel besinleri, haşlanmış, ızgara yemekleri tercih edin
–    Kızartmalardan kaçının.
–    Kırmızı et yerine beyaz et tüketin. Tavuğun derisini çıkartın ve etin üzerindeki yağları ayırın.
–    Yemeklerinizi buharda ve yanmaz tavada pişirin.
–    Hazır gıdalardan ve hayvansal gıdalardan mümkün olduğunca uzak durun.
–    Doymuş yağ oranı yüksek olan yiyecekler yerine nişastalı ve lifli besinler tercih edin.
–    Sakatatlardan uzak durun (karaciğer, dalak vb.)
–    Tam pirinç, kuru fasulye gibi kompleks karbonhidrat yiyin.
–    Süt ve ürünlerinin yağsız olmasına dikkat edin.
–    Krema ve tereyağ yemeyin.
–    Sigarayı bırakın.
–    Düzenli egzersiz yapın.
Kalp krizinin meydana gelmesi durumunda ise yapılacak ilkyardım müdahalelerinin hayati önem taşıdığını aktaran Dr. Barış Mutluer, kalp krizinde yapılması gerekenleri sıralıyor.
Kalp krizine müdahalede ana kural, kişinin mümkün olduğu kadar hızlı bir biçimde sağlık kuruluşuna yetiştirilmesidir.
•    Eğer bir insanın kalp krizi geçirdiğinden şüphe ediyorsanız acilen ambulans çağırın
•    Kalp krizi geçiren kişiyi sakinleştirmeye çalışın ve solunumunu takip edin.
•    Kişinin vücudunu sıkmakta olan elbiseleri gevşetin.
•    Kalbin üstündeki baskıyı hafifletmek için hastayı boynu ve sırt desteklenecek şekilde oturtmalısınız veya yere yatırmalısınız.
•    Kalp krizi geçirmekte olan insan kalp hastalığı için ilaç tüketiyorsa ilacı hemen verilmelidir. Kalp hastalığı bulunan insanların kullandıkları dilaltı hapları yaşam kurtarabilir.