28 Mart 2015 Cumartesi

BİPOLAR BOZUKLUK

Bipolar bozukluk veya manik depresif hastalık (daha da eski ismiyle manik depresyon), bütün dünyada her 50 kişiden birini etkileyen (yâni %2), dolayısıyla da nisbeten sık görülen bir bozukluktur. Bipolar bozukluğu olan kişi, sıklıkla duygudurumunda aşırı yükselmelerden (duygudurum yükselmesi veya mani) çöküşlere (depresyon) ve yine yükselmelere dönüşen ve çoğu zaman aralarda normâl duygudurum dönemleri bulunan dalgalanmalar yaşar. Burada anlatılan tipik bir tablo olmakla birlikte, farklı kişilerde belirtiler büyük farklılıklar gösterebilmektedir. 
KİMLER BİPOLAR BOZUKLUĞA YAKALANIR?
Bipolar bozukluk genellikle ergenlik döneminde veya erişkinlik döneminin başında başlar ve hayat boyu sorun olmaya devam edebilir. Erkek ve kadınlarda bu bozukluk eşit oranda görülür ve ırk, eğitim, meslek veya gelir düzeyi sebebiyle farklılık göstermez.
BİPOLAR BOZUKLUĞA NE SEBEP OLUR?
Bipolar bozukluk, şeker veya kâlb hastalığı gibi tıbbî bir hastalıktır ve kişinin beynini, dolayısıyla da duygudurumunu etkilemektedir. Bu rahatsızlığa sâhip olmak kimsenin suçu veya hatası değildir. Unutulmamalıdır ki “kimse isteyerek hasta olmaz”. 
Bipolar bozukluğun sebebi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak araştırmalar, beyinde duygudurumun normâl düzeyde kalmasını etkileyen bâzı anormâllikler olduğunu göstermiştir. 
Bipolar bozukluk âilelerde nesiller boyu görülme eğilimi göstermektedir ve bipolar bozukluğun birçok vak’ada katılım yoluyla geçtiği düşünülmektedir. Bipolar bozukluğu olan kişilerin üçte ikiden fazlasının bu bozukluğu veya depresyonu olan en az bir yakın akrabası vardır; alkol ve madde kullanım bozukluğu da tanı konmamış bir duygudurum bozukluğunun alâmeti olabilir. Bu da genetik faktörlerin önemli olduğunu düşündürmektedir. Fakat yine de, bu hastalığa sâhip bireylerin çocuklarında hangi oranda görüleceği bilinmemektedir.
Sorumlu olan genler henüz tam olarak tesbit edilememiştir, ancak çalışmalar bütün hızıyla devam etmektedir ve hekimler bu çalışmaların sonuçta bipolar bozukluk için daha iyi ilâçların tasarlanmasına ve muhtemelen gen tedavisine (yâni, genetik bilgilerin vücut işlevlerini kontrol etme biçimini değiştiren tedavilere) yol açacağına ihtimâl verilmektedir (Oral 2005).
BİPOLAR BOZUKLUĞUN BELİRTİLERİ NELERDİR?
MANİ
Mani, doktorların anormâl olarak yükselmiş veya “taşkın” duygudurumu târif etmek için kullandıkları terimdir.
Mani belirtileri her bireyde farklı olabilir. Bir manik dönemin erken evrelerinde kişiler hipomani adı verilen küçük veya hafif duygudurum yükselmeleri yaşayabilir ve son derece aktif olmalarına yol açan enerji artışı hissedebilirler. Ayrıca “kendilerini çok iyi hissetme” duygularıyla dolar (msl. “En büyük benim”), fiziksel ve zihinsel verimlilikte artış gösterirler. Buna ek olarak, mani sırasında son derece konuşkan, daha girgin, girişken, atak ve fevrî olurlar ve çoğu zaman çok az uykuya ihtiyaç duyarlar.

Hipomanik dönemler kişiye eğlenceli ve verimli geldiğinden, hastalar bâzen davranışlarının olağandışı olduğunu fark etmezler. Çoğu zaman bir sorun olduğunu ilk fark eden dostları, âileleri veya iş arkadaşları olur.
Maninin şiddeti arttıkça, kişinin muhakemesi çoğu zaman büyük ölçüde bozularak, âni itkisel (fevrîce) kararlar vermelerine ve pervasızca davranışlara kapılmalarına yol açar (msl. aşırı para harcama, gelişigüzel cinsel ilişkiye girme veya tehlikeli araba kullanma). Manik dönem sırasında öfke, aşırı şüpheci ve hâttâ saldırganca davranış görülmesi hiç de nâdir değildir.
Çok şiddetli mani dönemlerinde, kişi hezeyanlar (sanrı: ikna yoluyla değiştirilemeyen ve sâdece kültürle izah edilemeyen yanlış inançlar) veyahallüsinasyonlar (varsanı: msl. sesler duyma veya görüntüler görme) gibi psikotik belirtiler yaşayabilir. 
Mani belirtileri her bireyde son derece farklı olabilmektedir.
En sık görülen belirtilerden bâzıları şunlardır:
. Çok enerjik olma, 
. Kolayca sinirlenme,
. Çok az uykunun yeterli olması,
. Her zamankinden ve herkesten daha önemli olduğunu hissetme,
. Zihnin yeni ve heyecan verici fikirlerle dolu olması,
. Daha konuşkan olma,
Aşırı para harcama,
. Kişiliğine özgü olmayan davranışlarda bulunma.
DEPRESYON
Bipolar bozuklukta depresif duygudurum herkesin hemen her gün yaşayabileceği üzgün ve isteksiz olma hâlinden farklıdır.
Bipolar depresyonda, depresif duygular olağan üzüntüden daha ağırdır; daha uzun süre devam eder ve kişinin günlük faâliyetlerini yerine getirmesini zorlaştırır. 
Depresyonu olan kişiler, çoğu zaman iştahta değişiklik, uyuyamama veya aşırı uyuma veya enerji azlığı gibi fiziksel belirtilerin eşlik ettiği hüzünlü bir duyguduruma sâhiptirler. Ayrıca, dikkatlerini toplamakta, karar vermekte güçlük yaşayabilir, kendilerini huzursuz hissedebilir veya sâkin biçimde oturamayabilirler.
Umutsuzluk ve çâresizlik duyguları bipolar depresyon sırasında yaygındır ve hastalar geleceğe ilişkin son derecede olumsuz düşüncelere sâhip olabilirler. Ayrıca âile ve arkadaşlarından uzaklaşabilir ve yıkanmak ve hâttâ evden dışarı çıkmak gibi olağan günlük faâliyetlerini bile yerine getiremeyebilirler. Bipolar depresyon sırasında intihar ve ölüm düşünceleri de sık görülür; bipolar bozukluğu olan kişilerin yaklaşık %25-50’si en az bir kere intihar girişiminde bulunmaktadır. Özellikle “ultra hızlı döngülü” hastalarda, ayrıca alkol veya başka bir madde kullananlarda ve özellikle şeker hastalığı, aşırı şişmanlık gibi bedensel hastalığı olanlarda intihar riski yüksektir. Disforik hipomanide (öfkeli ve çökkün duygudurumla psikomotor hızlanmanın iç içe olması) de intihar riski yüksektir (Kemp ve ark. 2010).
En sık görülen depresyon belirtilerinden bâzıları şunlardır:
Uyuyamama veya aşırı uyuma,
. Suçluluk duygusu,
. Enerji azalması,
. Zevk alma veya ilgi kaybı,
. Dikkatini toplamakta güçlük
. Huzursuzluk veya ajitasyon,
. İştahta artma veya azalma biçiminde değişiklik,
. Ölüm veya intihar düşünceleri.
KARMA DÖNEMLER NEDİR?
Karma dönemler, bir kişide aynı zamanda ortaya çıkan mani ve depresyon belirtileri bileşimini tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Örneğin, bir karma dönem çoğu zaman gerginlik ve huzursuzluk, kaygı, diken üstünde olmak, fikir uçuşmaları, itkisellikte (fevrîce davranışlarda) artış, çökkün veya isteksiz duygudurum ve intihar düşüncelerini içerir. Bir karma dönem sırasında bir manik dönemde olduğu gibi kendisini coşkulu veya huzursuz hissedebilir; ancak, aynı zamanda, kendisini gücü her şeye yeten biri gibi değil, aşırı hassas ve çökkün de hissedebilir. 
BU BOZUKLUK ZAMAN İÇİNDE NASIL GELİŞİR?
Mani ve depresyon dönemlerinin süresi ve sayısı her kişide farklılık gösterebilmektedir. Mani ve depresyon dönemleri birkaç gün sürebileceği gibi, aylarca da devam edebilir. Zamanla dönemler sıklaşır; bu sebeple de, bozukluğun süresi uzadıkça dönemler arasındaki süre kısalmaktadır.
Bipolar bozukluğu olan kişilerin çoğu hayatları boyunca yaklaşık 8-10 mani ve depresyon dönemi yaşamaktadır, ancak bâzı kişiler daha sık hastalık dönemi yaşayabilmektedir. On iki aylık bir dönem içinde dört veya daha fazla dönem yaşayan kişilerin “hızlı döngülü” bipolar bozukluğu söylenir. Bipolar bozukluğu olan kişilerin %15-20’sinde hızlı döngülü hastalık tablosu gelişebilir. Bunların az bir kısmında ise gün içerisinde dahi şiddetli duygudurum oynamalarının görüldüğü “ultra hızlı döngülü” tablo ortaya çıkabilir.
BİPOLAR BOZUKLUK TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?
Diyabet ve kâlb hastalığı gibi, bipolar bozukluk da tedavi edilebilen bir hastalıktır. Bipolar bozukluğun mani ve depresyon belirtilerini kontrol altına alabilen veya önleyebilen etkili tedaviler bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, yeni araştırmalar tedavi seçeneklerini sürekli olarak arttırmaktadır (El-Mallakh ve ark. 2010).
BİPOLAR BOZUKLUK NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Bipolar bozukluğun temel tedavisi ilâçlarla yapılır. Bu hastalığın niteliğinden dolayı, çoğu zaman hem manik hem depresif belirtileri kontrol altına almak için tek ilâç yeterli olmayabilir; bu sebeple hastalık dönemine belirtilerin şiddetine bağlı olarak birden fazla ilâç kullanılması gerekebilmektedir. İlâç tedavisinin temel hedefi manik ve depresif dönemlerin sayısını azaltmaktır. Hastanın dönem sayısı ne kadar fazla olursa, belirtilerin tedaviye dirençli hâle gelmesi ihtimâli de o kadar artacaktır (Stahl 2008, Sanches ve ark. 2010).
Bu hastalıkla ilgili endofenotiplerin tam oturmamış olması, kişiselleştirilmiş farmakogenomik tedavilerin henüz yeterince gelişmemiş olmasını da dikkate alırsak, hâlâ hekimin becerisi ve bilgisi öne çıkmaktadır (Squassina ve ark. 2010).
Hekiminiz tarafından tavsiye edilebilecek bir diğer tedavi de psikolojik tedavi, yâni psikoterapidir. Bunlar genel olarak “konuşma tedavileri” olarak adlandırılabilir ve bipolar bozukluğu olan kişilere büyük fayda sağlayabilir. Psikoterapi ilâç tedavisiyle birlikte uygulandığında, kişinin ve âilelerinin bu bozukluğu anlamalarına ve hayatlarını yeniden kurmalarına yardımcı olmaktadır.
Doktorlar bipolar bozukluğun tedavisinde iki önemli evre olduğunu kabûl etmektedir: 
. Akut veya kısa süreli tedavi ve
. İdâme tedavisi veya koruyucu tedavi
Tedavinin akut evresinde amaç, manik, depresif veya karma dönem belirtilerinin tedavi edilmesidir. İdâme tedavisi, sonraki dönem veya nüksleri önlemek amacıyla tedavinin daha uzun süre devam ettirilmesi demektir.

ANOREKSİYA NEDİR?

Anoreksiya nervoza genelde ergenlik dönemindeki kızlarda daha çok görülür. Kendilerinin şişman olduklarını düşünerek bir tür yeme bozukluğuna tutulurlar. Ve böylelikle aşırı derecede kilo vermeye çalışırlar. Bu durum kişilerde sağlık problemlerine ve hatta ölüm riskine yol açabilmektedir.

Kişi öncelikle kendini şişman hissederek rejim yapmaya başlar. Fakat sonra bu rejimin boyutlarını genişleterek sorunlu bir hale getirir. Anoreksiya hastalığı kilosu kendisi için çok önemli olan kişilerde yani model, manken, sporcu, oyunculuk gibi mesleklerde çalışanlarda daha yaygın görülebilir.


Anoreksik hale gelen kişinin özellikleri nelerdir?


Kilo takıntısından dolayı agresif ve sinirli davranışlar gösterebilir. Çevresine karşı ilgisiz ve içe kapanık olabilir. Zaman içinde temizlik ve düzen takıntısı geliştirebilir. Kilo takıntısından dolayı ayrıca kendine olan güveninde de azalma olur.

Anoreksiya sorununu yaşayan kişilerde sonrasında bulimia nevroza denilen yediğini kusma hastalığı da eşlik edebilir.


Anoreksiya Nervozanın belirtileri:


1. Aşırı kilo verme derdinden dolayı zaman içinde oldukça zayıflamış görünür.
2. Kilo vermek için gereğinden fazla egzersiz yapar.
3. Adet sorunları yaşayabilir ( adet görememe ve adetten kesilme )
4. Anoreksiya sorununun olduğunu kabul etmeme
5. Kilo alma konusunda tedirginlik ve korku hissetme
6. Zayıf olmasına rağmen kilolu olduğunu düşünerek yine az yemeye devam etme
7. Yüksek kalorili besinlerin tüketimini azaltma
8. Çok fazla yese de bunu başka insanlardan saklama veya inkar etme
9. Vücut görünümünden memnun olmama.
10. Kısa sürede çok fazla kilo verme ( bu birkaç hafta olabileceği gibi 1 ay da olabilir )
11. Beslenme düzeninde anormal değişiklikler
12. Depresyon ve anksiyete
13. Sık sık hastalanma
14. Kendini değersiz ve umutsuz hissetme
15. Ayrıca kansızlık, dişlerde çürüme, ciltte sararma ve kuruma, tırnaklarda kolay kırılma gibi sorunlar da görülebilir.


Anoreksiyanın nedenleri nelerdir?


Anoreksiyanın nedeni şu an bilimsel olarak tam açıklanamasa da anoreksiya hastalığı genelde mükemmeliyetçi, itaatkar kişilerde daha sık görünmektedir. Bu kişiler diğerlerine göre akademik ve iş yaşamında daha başarılı olurlar. Ailesinde anoreksiya vakası olan kişilerde daha sık görülebilmektedir. Stres ve baskı yaratan bir takım durumlar da bu hastalığı tetikleyebilmektedir.


Anoreksiya kişiyi nasıl etkiler?


Anoreksiya sorunu olan kişi aşırı zayıf olduğu için vücut sisteminin çalışması bundan olumsuz etkilenecektir. Kan dolaşımında azalma, adetten kesilme, kalp atım hızında yavaşlama, kan basıncında düşme görülebilir. Çok fazla kilo vermesi durumunda kalp yetersizliği sorunu da ortaya çıkabilir. Kalp atışlarında düzensizlik, saç dökülmesi, kemiklerde incelme, vücudun sıvı dengesinde bozulma gibi problemler de görülebilir.


Anoreksiya sorununun tedavisi


Anoreksiya teşhisi koyulması için normal vücut ağırlığının en az %15 aşağısında olmak gerekir. Anoreksiya sorunu olan kişi çok zayıfladığı için öncelikle yemek yiyerek normal kilosuna kavuşması sağlanır. Ayrıca kişinin anoreksiya sorununa yol açan psikolojik etken veya etkenlerden kurtulması gerekir. Bunun için psikoterapi yöntemiyle tedavi görür. Anoraksi sorunundan dolayı ortaya çıkabilecek diğer semptomların da tedavisine çalışılır. Bunun için ilaç tedavisi, beslenme danışmanlığı, hastanede yatarak tedavi gibi yöntemler uygulanır.

Anoreksiyanin tedavisi bazı sorunlar için aciliyet arz eder. Bunlar kalp rahatsızlıkları, böbreklerle ilgili gelişen sorunlar, vücutta sıvı azalması gibi sorunlar olabilir. Bu durumlarda acilen tedavi gerekir.

Son Zamanların Yaygın Hastalığı DOMUZ GRİBİ

Domuz Gribi

Genel olarak grip hastalığı etkeni bir virüstür.  Yüksek ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı, öksürük, halsizlik, yaygın vücut ağrısı belirtileri ile seyreder.  Grip mevsimsel olarak genellikle sonbahar sonu, kış ve ilkbaharın ilk aylarında görülür. Bunun sebebi; soğuk, artan nem, kalabalık ve sıkışık ortamlardır.
Ülkemizde genellikle Aralık-Mart ayları arasında görülmekte olup, son 2 yıldır Mayıs ayının ortalarına kadar sarkmaktadır.  Her yıl belli aylarda ortaya çıkan mevsimsel grip, özellikle risk gruplarında ölümlere yol açabilen bir hastalıktır. Grip ölümler dışında iş gücü kaybı, üretim kaybı, çeşitli komplikasyonlar, ilaç kullanımı, hastane yatışı vb. birçok alanda sanılandan daha fazla olumsuz etkiye sahiptir.
Çok sayıda grip virüsü alt tipi mevcuttur. İnsanlarda, kanatlılarda ve memeli hayvanlarda farklı virüs tipleri hastalığa yol açmaktadır. Hayvan ve insan grip virüsleri aynı canlıda buluştuklarında genetik materyal alışverişi yapabilmektedirler. Bu şekilde yeni virüs alt tipleri ortaya çıkabilmektedir. Dolaşımdaki virüslerdeki bu değişim dolayısıyla grip aşısının muhtevasını her yıl değiştirmek gerekmektedir.
20. Yüzyıl Grip Salgınları
Resmi rakamlara göre;
  • 1918 İspanyol Gribi salgınında 50 milyon,
  • 1957 Asya Gribi salgınında 1 milyon
  • 1968 Hong Kong Gribi salgınında 800 bin kişi ölmüştür.
Domuz (Pandemik H1N1) Gribi
Domuz gribi, bir tür “influenza virusü”nun (influenza A) yol açtığı, domuzlarda görülen ve solunum sistemini tutan, yüksek düzeyde bulaşıcılığa sahip bir enfeksiyon hastalığıdır. Domuzlar arasında, hastalandırıcılığı yüksek olmakla birlikte öldürücülüğü (%1-4) nisbeten düşüktür. Hastalık domuzlar arasında solunum yoluyla ve virüs bulaşmış parçacıkların solunmasıyla yayılmaktadır.
En çok sonbahar ve kış mevsiminde olmakla birlikte bütün yıl boyunca görülmektedir. Pek çok ülkede domuzlara, rutin olarak uygulanan bir aşı bulunmaktadır. Domuz influenza virüsleri normalde türe özgü olup yalnızca domuzlara bulaşabilmekle birlikte bazen insandaki bariyerleri aşarak bulaşabilmekte ve insanlarda da hastalık oluşturabilmektedir. Bu durum, daha çok domuz bünyesinde, insan grip virüsu ve domuz grip virüsu gibi farklı türden virüslerin aynı anda enfeksiyon yapması sonucu iki tür arasında genetik materyal alışverişi sonucunda meydana gelen yeni ve melez virüslerle olmaktadır.
Mart 2009’da Meksika’da insanlarda hastalık yapan yeni bir grip virüsü (Domuz Gribi) tespit edilmiştir. Hastalığa, etken virüsün domuz gribi virüsüne benzerliği ve virüsteki genetik değişimin domuzda meydana gelmesi sebebiyle “domuz gribi” denmiştir.
Hastalık ABD başta olmak üzere önce bölge ülkelerine, daha sonra da dünyaya yayılmıştır.11 Haziran 2009’da Dünya Sağlık Örgütü yeni H1N1 grip virüsüne bağlı pandeminin başladığını ilan etmiştir.
Domuz Gribi (A/H1N1) Virüsü Bulaşıcı mıdır?
Domuz gribi A(H1N1) virüsü bulaşıcıdır ve insandan insana geçmektedir.
Domuz Eti Yiyenler Domuz Gribine Yakalanır mı?
Domuz etinin yenmesiyle domuz gribi virüsü bulaşmıyor. Virüs solunum yoluyla bulaşıyor.

Domuz Gribinin (A/H1N1) Belirtileri Nelerdir?
Domuz gribinin belirtileri, insanlarda görülen grip belirtilerine benzerdir. Bunlar:
  • Ateş,
  • Öksürük,
  • Boğaz ağrısı,
  • Yaygın vücut ağrısı,
  • Baş ağrısı,
  • Üşüme ve
  • Yorgunluk   gibi belirtileri içermektedir. Bazı vakalarda kusma ve ishal de görülebilmektedir.
Domuz Gribinin Seyri
Hastalık başlangıçta beklenenden daha hafif seyretmekte ve beklenenden daha az ölüme yol açmaktadır. Bununla birlikte hastalığın yoğun görüldüğü ülkelere ait veriler; gebeler, 5 yaş altı çocuklar, kalp hastalığı, şeker hastalığı, akciğer ve böbrek hastalığı gibi kronik hastalıkları olan risk grubundaki kişilerde ağır seyrettiğini göstermiştir.  Ayrıca mevsimsel gribe kıyasla çocuklar ve   gençler daha sık hastalanmaktadır. Ölümlerin engellenmesi amacıyla birçok bulaşıcı hastalıkta olduğu gibi risk gruplarının aşılanmasının öncelikli önemi vardır.
Geçmiş tecrübeler, hastalığın mevcut durumdan ağır seyirli duruma geçme potansiyeline sahip olduğunu gösterdiğinden vatandaşların ve ilgili kurumların korunma tedbirlerini gevşetmemeleri gerekir.
Domuz Gribi (A/H1N1) Nasıl Bulaşmaktadır?
Domuz gribinin de yine mevsimsel griple aynı şekilde yayıldığı düşünülmektedir. Grip virüsleri insandan insana öksürük ve hapşırma yoluyla bulaşmaktadır. Grip virüsü bulaşan bir yere dokunulduktan sonra, eller ağız ya da buruna götürüldüğünde de hastalık bulaşabilir.
Sulardan Domuz Gribi (A/H1N1) Virüsü Bulaşabilir mi?
İçme, kullanma ve havuz sularıyla bulaşma gösterilmemiştir.
Domuz Gribini Tedavi Eden İlaçlar Var mıdır?
Evet. Domuz gribinin tedavisi veya bu hastalıktan korunmak için doktor kontrolünde kullanılabilecek ilaçlar mevcuttur. Bu ilaçlar doktor tarafından önerilmedikçe, reçetesiz olarak kesinlikle kullanılmamalıdır.
Hastalığa Yakalanan Kişiler Ne Kadar Süreyle Bulaştırıcıdır?
Kişiler, belirtilerin başlamasından bir gün öncesi ve 7 gün sonrasına kadar bulaştırıcıdırlar.
Daha Çok Hangi Yüzeyler Bulaşma Kaynağıdır?
Öksürük ve hapşırma yoluyla, hasta kişinin tükürük zerrecikleri havaya yayılarak sandalye, masa gibi yüzeylere bulaşabilir. Kişi virüsün bulaştığı bir yere dokunduktan sonra ellerini ağzına, gözlerine veya burnuna sürerse virüs bulaşabilir.  Bu yüzeylerde virüsün ne kadar süreyle canlı kalabileceğini etkileyen ısı, nem oranı, yüzey niteliği gibi pek çok faktör söz konusudur. Hasta kişinin temasının olduğu bu yüzeylere dokunulmamalı, herhangi bir sebeple dokunulduysa eller yıkanmalıdır.
Ev ve Eşyaların Temizliğinde Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
Grip virüsünün yayılmasını önlemek için, yüzeylerin (masalar, kapı kolları, banyo yüzeyleri, mutfak tezgahı, oyuncaklar vb) günlük temizlikte kullanılan deterjanlarla temizlenmesi yeterlidir. Günlük kullandığımız temizlik maddeleri dışında klor, hidrojen peroksit, iyotlu antiseptikler ve alkol gibi bazı kimyasal maddeler de etkilidir. Hastalara ait çarşaf, çamaşır, havlu ve kap kacağın ayrı olarak yıkanmasına gerek yoktur. Ancak, bu eşyalar yıkanmadan başkası tarafından kullanılmamalıdır. Bu çarşaflar mümkün olduğunca elle temas edilmeden taşınmalı ve yıkanmalıdır. Hastanın çarşafları, çamaşırları değiştirildikten sonra eller mutlaka sabunlu suyla yıkanmalıdır. Hastaya ait kap kacak ya bulaşık makinesinde ya da elde deterjan kullanılarak yıkanmalıdır.
Domuz Gribinden Kendimi Nasıl Koruyabilirim?
Aşağıdaki önlemleri alarak sadece gripten değil; grip gibi solunum yoluyla bulaşan tüm hastalıklardan kendinizi koruyabilirsiniz:
  • Öksürme ve hapşırma sırasında ağzınızı ve burnunuzu bir mendil ile kapatınız.  Mendilinizi kullandıktan sonra çöp sepetine atınız.
  • Öksürdükten ve hapşırdıktan sonra ellerinizi bol sabun ve suyla yıkayınız. Alkol içeren el yıkama antiseptikleri de etkilidir.
  • Kirli ellerinizle gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmayınız.
  • Domuz gribine yakalanırsanız, belirtilerin başlamasından 7 gün sonrasına ya da belirtilerinizin tamamen geçmesinden bir gün sonrasına kadar evde istirahat ediniz.
  • Hastalığın bulaşmaması için çevrenizdeki kişilerden uzak durunuz.
  • Bulunduğunuz mekânı sık sık havalandırınız.
Hastalıktan Korunmak İçin Ellerimi Nasıl Yıkamalıyım?
Ellerinizi 15-20 saniye süreyle su ve sabunla yıkamalısınız. Su ve sabuna ulaşamadığınız yerlerde alkol içeren el antiseptikleri kullanabilirsiniz.
Hastalıktan Korunmak İçin Ellerimi Nasıl Yıkamalıyım?
Ellerinizi 15-20 saniye süreyle su ve sabunla yıkamalısınız. Su ve sabuna ulaşamadığınız yerlerde alkol içeren el antiseptikleri kullanabilirsiniz.
Hastalanırsam Ne Yapmalıyım?
Domuz gribi şüpheli bir kişi ile temastan sonraki 7 gün içinde kendinizde yukarıda sıralanan hastalık belirtileri olduğunu hissederseniz hemen bir doktora başvurmalısınız. Doktorunuz herhangi bir teste ya da tedaviye ihtiyacınızın olup olmadığına karar verecektir.
Eğer hastalandıysanız veya hastalık belirtilerini gösteriyorsanız evde istirahat ediniz ve çevrenizdeki kişilerden de onlara bulaştırmamak için uzak durunuz.
Erişkinlerde Acil Müdahale Gerektiren Belirtiler Nelerdir?
  • Zor nefes almak veya nefes darlığı,
  • Bilinç bulanıklığı,
  • Sık ve uzun süreli kusma.
Çocuklardaki Acil Müdahale Gerektiren Belirtiler Nelerdir?
  • Hızlı veya zor nefes alma,
  • Vücutta solgunluk ya da morarma,
  • Beslenememe,
  • Uyarılara cevapta azalma ve uykuya meyil,
  • Huzursuzluk,
  • Ateşle beraber döküntü görülmesi.

SICAK HAVA HASTALIK SAHİBİ YAPIYOR!!

İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Zerrin Yiğit, larda terleme ile çok su kaybedileceği için vücutta pıhtılaşma eğiliminin artacağını, bunun da enfarktüs oluşumunu ya da bir kalp hastalığını, kalp krizi riskini tetikleyeceğini belirterek, ''Onun için günde en azından 2-3 litre sıvı tüketilmesi gerekiyor'' dedi. Prof. Dr. Yiğit, sıcak hava ve yüksek nemin kalp hastaları başta olmak üzere bir çok  üzerinde olumsuz etkisi olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Yiğit, ''Çünkü nem ne kadar artarsa içindeki oksijen miktarı da o kadar azalıyor. Bunların haricinde nın yaptığı en büyük etki damarların genişlemesidir'' diyerek, damarların genişlemesiyle tansiyonun düşeceğini söyledi.

Kişinin tansiyon hastası olma durumunda kullandığı ilacın da etkisinin artacağını ifade eden Yiğit, bu durumda ilacın dozunun azaltılması gerektiğini vurguladı. Yiğit, ayrıca tansiyonun düşüşüne bağlı olarak kalpte taşikardi (kalp atım hızının 100 atım/dk sınırını aşması) olabileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Bu durum sonucunda da kalp krizi riski artıyor. Eğer vatandaşlarda bilinen bir koroner arter hastalığı ya da hipertansiyon varsa böyle durumlarda mutlaka hastaneye başvurmalarında yarar var. Yani sıcak hava kalp hastalığını tetikleyebilir. Öte yandan kalp hastası olduğu bilinen kişilerin bu havada dışarı çıkmamasında yarar var. Ancak çıkması zorunlu ise sabah erken saatlerden 10.00'a kadar ya da akşamüstü 15.00-16.00 saatlerinden sonra çıkması daha uygundur. Ama mümkünse hiç çıkmamalarında yarar var.''

"Doğru beslenme hayati önem taşıyor''
Prof. Dr. Yiğit, sıcak havalarda beslenme konusun hayati önem taşıdığını vurgulayarak, ''Bir kere terleme ile çok su kaybedileceği için vücutta pıhtılaşma eğilimi artar. Bu da enfarktüs oluşumunu ya da bir kalp hastalığını, kalp krizi riskini tetikler. Onun için günde en azından 2-3 litre sıvı tüketilmesi gerekiyor'' diye konuştu.

Light içecekleri tavsiye etmediklerinin altını çizen Yiğit, bu içeceklerin içinde tatlandırıcı olduğunu, ancak su içilememesi taktirde en fazla 1-2 bardak tüketilebileceğini vurguladı. Yiğit, maden sodalarının içinde de tuz olduğuna dikkati çekerek, eğer kalp hastalığı yoksa maden sodasının günde 3 şişeye kadar tüketilebileceğini ifade etti.

''Bundan fazlasının içilmesi ani şekilde tansiyon yükselmesine ve nefes darlığına sebep olabilir. Suyu su olarak tüketmek her zaman daha yararlı ancak, o şekilde tüketemiyorlarsa kendileri evde çay demleyip bunu soğuk çay olarak tüketebilirler. Onda da aşırıya kaçmamak lazım çünkü soğuk çayın ya da soğuk kahvenin de taşikardi yapıcı etkisi var'' diyen Yiğit, evde hazırlamak şartıyla az şekerli limonatanın da tüketilebileceğini söyledi.

Prof. Dr. Yiğit, gazlı içeceklerin de çeşitli sağlık sorunlarına sebep olabileceğini, bu nedenle bu tarz içeceklerin tüketilmesini tavsiye etmediklerini belirterek, şöyle devam etti:

''İnsanların bu havalarda ağır yemeklerden de mutlaka kaçınmaları lazım. Kızartma gibi yemek çeşitlerini çok fazla önermiyoruz, ancak soğuk olarak tüketilebilinir. Ağır salçalı yemekleri ve kebap türlerini önermiyoruz. Onların hem kalp sağlığı için yararlı bir etkisi yok, hem de baharatlı olmaları nedeniyle uyarıcı etkileri var. Bunlar kalplarının ortaya çıkmasını tetiklerken, kişinin kalp krizi geçirmesine de neden olabilir.''

''Sıcak havalarda açık renk ve ince giysiler giyilmeli''
Prof. Dr. Zerrin Yiğit, sıcak havalarda açık renk ve ince giysiler giyilmesi gerektiğini dile getirerek, ''Dışarı çıkarken mutlaka güneş gözlüğü ve şapka gibi koruyucu aksesuarlar kullanılmalı. Bunların çok faydası var. Önlem almadan dışarı çıkmak sıcak çarpmalarına neden olabilir. Burada önemli olan kişilerin kendini korumaya çalışması'' şeklinde konuştu.

Sıcak havalardan çocukların daha fazla etkilendiğini belirten Yiğit, bu nedenle çocukların dışarıya çıkarılırken yüksek faktörlü kremlerle sıcağa karşı koruma altına alınması gerektiğini işaret etti. Prof. Dr. Yiğit, günde bir kaç kez duş alınmasının sıcak havanın bunaltıcı etkisini hafifleteceğini vurgulayarak, ''Ancak buz gibi suyla duş yapmayı çok önermiyoruz. Ilık suyla duş yapmak gerekiyor'' dedi. Yiğit, sigara ve alkollü içeceklerin de sıcak havalarda tüketimin çok dikkatli yapılması gerektiğini dile getirdi.

Dünyanın En İlginç 14 Hastalığı

Nadir görülen en ilginç hastalıklar

Dünyada türlü türlü hastalık var, insan bunlara bakınca şaşkınlığını gizleyemiyor haliyle. İşte allah düşmanımın başına vermesin diyeceğiniz 14 hastalık.

Sirenomelia

Sirenomelia
Deniz kızı sendromu da denen bu hastalıkta çocukların doğuştan bacakları yapışık olarak dünyaya geliyorlar. Görünüş itibarı ile deniz kızına benzediklerinden bu isim veriliyor.

Proteus

Proteus
Vücudun belli kısımlarında büyüme oluyor ve durdurulamıyor. Bu da vücut şeklini bozuyor.

Progeria

Progeria
80 yaşındaki çocuk hastalığı olarak da biliniyor. Nadir görülen bu hastalık çocuğun vücudunun yaşlı bir insan gibi görünmesine sebep oluyor.

Porfiria

Porfiria
Vampir hastalığı denen hastalıkta deri güneşe karşı aşırı derecede hassas oluyor. Güneşle en ufak bir temas bile deride yanmaya ve acıya sebep olabiliyor.

Mikropsi

Mikropsi
Hastalığın bir diğer adı Alice Harikalar Dyarında sendromu. Bu hastalığa yakalanan kişiler nesneleri olduklarından çok daha küçük görüyorlar.

Esthesioneuroblastoma (ENB)

Esthesioneuroblastoma (ENB)
Nadir görülen tümör kaynaklı bir hastalık. Fransa'da bu hastalığa yakalanan 53 yaşındaki kadın ötenazisini bizzat cumhurbaşkanından istemişti. Ancak, kabul görmemişti.

Elefantiyazis

Elefantiyazis
Fil hastalığı veya fil Adam sendromu da denen bu hastalık tropikal bölgelerde bazı tür solucan larvalarının sivrisinekler aracılığı ile insan vücuduna girmesiyle oluşuyor. David Lynch'in ünlü filmine de konu olmuştu.

Baloncuk Hastalığı

Baloncuk Hastalığı
Deri üstünde oluşan tümörlerin büyümesi ve tüm vücuda yayılmasıyla oluşan nadir bir hastalık. dünyada sadece birkaç kişide var.

Hematidrosis

Hematidrosis
Kan ağlama hastalığı. Kendi kendine geçebildiği gibi tedavi gerektiren durumlar da olabiliyor.

F.O.P Hastalığı

F.O.P Hastalığı
Vücuttaki kasların kemiğe dönüşmesiyle meydana gelen nadir hastalıklardan biri.

Cotard Sendromu

Cotard Sendromu
Ölü Adam Hastalığı da denen psikolojik bir hastalık. Kişi kendisini ölü gibi hissediyor ve çürüdüğünü, vücudundan parçalar düştüğünü düşünüyor.

Akromegali

Akromegali
Büyüme hastalığı. Vücutta özellikle kol, bacak, yüzde büyüme durmaksızın devam ediyor.

Ağaç Hastalığı

Ağaç Hastalığı
El ve ayaklarda çıkan siğillerin ura dönüşmesi sonucu ağaç kök ve gövdesi şeklini alması sonucu oluşan bir hastalık.

Alien Hand Sendromu

Alien Hand Sendromu
Yabancı el Sendromu denen hastalıkta kişi ellerinden birinin kontrolünü sağlayamıyor. El ve kol kendi kendisine hareket ediyor ve hasta tarafından hareketleri durdurulamıyor.